Yaz bakalım adını


Azınlıkça 41
Kasım 2008

Evren Dede
evrendede@gmail.com

Gündem gazetesinin istisnasız bütün yazarları, azınlık çocuklarının azınlık okullarında okumaları konusunda ısrar ederler. Gazetenin kimi yazarı, devlet ilkokulunda okuyan bir İskeçeli kızımızın adını “Havva” yerine “Hava” diye yazmasını örnek göstererek devlet okullarında okuyanların düştüğü “acınası” durum karşısında içimizin burkulmasını ister; kimi yazarı ise zaten azınlık okulunun sahibesinin eşi ve okulu idare eden kişi olduğu için, devlet okullarına gidenleri neredeyse “hain” ilan eder…
Esasında bunları yazanlar işi kıvırtmasalar, mert olsalar, son tahlilde “cürmü kadar yer yakar” deyip geçeceğiz. Fakat gerçek böyle değil. Bu tür yazıların neredeyse hepsi bilerek bir yöne doğru çekilen yazılar.
Mesela Sayın Cemil Kabza’nın yazısında bahsettiği Havva kızımızdan bahis açalım. Çünkü bir yazıda ancak bu kadar hepimizin bildiği bir gerçeğin üstü örtülebilir! Tabiî bu yazılar azınlığa yazılmadığı için, alan memnun satan memnun. Ama olsun, işin gerçeğini öğrenmek isteyen sekeneyi aydınlatmak da bizim vazifemiz icabında.
Konuyu Cemil Kabza’nın yazısından kısaltarak aktarayım:
Cemil Bey kızını (büyük ihtimalle İskeçe’de) bir parka götürür. Parkta azınlıktan bir kız çocuğu da vardır. Kıza Cemil Bey adını sorar. Kızımız, “Adım Havva” der. Nerede okuduğunu sorar ardından. Küçük kızın devlet okulunda okuduğunu öğrenince de, “yaz bakalım yerdeki kuma adını” der ve kızımız Yunanca adını yazar: “Χαβά” (HAVA!)
Yazısından aktardığım bu hikâyede bir tespit de yapar Cemil Bey. Ne demek istediğini ben size kendi cümlemle aktarayım: Devlet okulunda okuyanlar, adlarını bile doğru yazamayacak derecede kimliklerinden uzaklaşıyorlar!
Esasında bu dokunaklı hikâye sayesinde yazar hançeri güzel yere saplamış sanabilirsiniz! Veya Türk azınlığın Türkçe sorununu korkunç derecesinde çıplak gösteren bu güzel hikâyeye gönülden de bağlanabilirsiniz! Fakat azınlığın gayet iyi bildiği bir gerçeği saptırarak Türkçe sorununa parmak basmak, bizim açımızdan üzüntü vericidir…
Gündem gazetesini elinize aldığınızda köşe yazarlarına iyi bakın. Gazeteyi karıştırdığınızda bir köşede Türkçe “Cemil Kabza” yazdığını göreceksiniz. Ve dolayısıyla yazarın isminin Cemil Kabza olduğunu sanacaksınız değil mi?
Oysa gerçek öyle değil. Yazarın latince ismi “Tzemil”, soyadı ise “Kapza”dır. Yunanca’dan bahsetmiyorum sizlere. Latin alfabesiyle adı ve soyadı bu şekilde yazılmaktadır. Okunuş itibariyle Cemil=Tzemil aynı olduğu için es geçelim, fakat soyadı okunurken iş gayet komik bir hâl almaktadır. Çünkü latin alfabesiyle bile okusanız birinde “Kabza”, birinde ise “Kapza” şeklinde telaffuz edeceksiniz.
Allah Allah!.. Adını “Havva” şeklinde telaffuz eden fakat Yunanca “Χαβά” (Hava) yazan kızımız 7 yaşında! Oysa Cemil Kapza otuz küsur yaşında! Acaba hangisi gerçek soyadıdır Cemil Beyin? Kapza mı, yoksa Kabza mı?
Meselâ son OSCE toplantısında sunduğu sunumun altına LATİN alfabesiyle yazdığı şekliyle “Tzemil Kapza (Mr.)” ismi mi doğru, yoksa Gündem’de yazdığı şekliyle “Cemil Kabza” mı?..
*
Bazen gülesi geliyor insanın, düştüğü ideolojik saplantı yüzünden körleşen kalemiyle her olayı mutlak çarpıtarak yazan, hakikatleri bir çırpıda yok eden ve bunu marifet sayanları gördükçe… Çünkü bal gibi Havva kızın yerdeki toprağa adını Yunanca yazacağını ve bal gibi Cemil’in de Yunanca yazarken soyadını “Καπζά” (KAPZA) yazdığını biliyoruz. Üstelik, Cemil Beyin soyadının pasaportunda latin alfabesiyle Kapza yazdığını ve iki soyadı kullandığını da biliyoruz. Zaten komik durum, küçücük kızın üzerinden körler ile fil hikâyesi sürdürenin kendi soyadında saklı…
Yunanca adını “Χαβά” yazan kızcağıza değil ama, onun üzerinden duyu organlarımızı okşayan, fakat gerçekte iki soyadı taşıyanlara ne diyelim ki artık…
*
Bu arada, 1 Ekim tarihli OSCE toplantısında sunduğu bildiride, TZEMIL KAPZA Yunanistan’daki zorunlu eğitimin 9 yıl olduğunu yazmış. Yunanistan’da zorunlu eğitim 10 sene olmadı mı? Batı Trakya Türk Azınlığı’nı Avrupa’da tanıtırken dikkat edilse hani…

Bir soru: Azınlık okulları yerine, evlatlarını devlet okullarına gönderenleri devamlı “uyaran” Gündem gazetesi yazarları arasında, çocuğunu devlet anaokuluna, kreşine, yuvasına vs. gönderen var mı acaba? Varsa, ilk başta kendi kendilerini bir topa tutsalar da, azınlık okulu konusundaki samimiyetlerini görsek!..

*****************************************************************************

Makedonya’nın isim sorunu ve son durum

Evren Dede / Agos Gazetesi / Sayı:659

Balkanlardaki gelişmeleri izleyen herkesin üç aşağı beş yukarı bildiği bir sorundur Makedonya’nın isim sorunu.
İlk başta Yugoslavya, Yunanistan ve Bulgaristan’a bölünen Makedonya coğrafî bölgesi, Yugoslavya’nın içerisinde kurulan Makedonya Cumhuriyeti ile hareketlendi. Daha sonra Yugoslavya’nın dağılması ve ardından başkenti Üsküp olan Makedonya Cumhuriyeti’nin bağımsızlığını kazanmasıyla birlikte, diplomatik ve elbette politik bir sorun olarak Makedonya ismi bugünlere kadar geldi.
Gerek Yunanistan gerek Bulgaristan, yeni kurulan Makedonya Cumhuriyeti’nin coğrafî açıdan üçe bölünmüş Makedonya bölgesinin tamamını bir gün talep edebileceği endişesini taşıdılar. Bu konuda Bulgaristan’a nazaran Yunanistan, özellikle de “Makedonya” ve “Makedon” kelimeleriyle olan tarihî bağından dolayı daha hassas davrandı; yeni devletin ismine, bayrağına, tarihine ve anayasasına itiraz etti. Bu itirazlar sonucunda, 1995 yılında yapılan bir anlaşmayla beraber yeni devletin, ismi, bayrağı ve anayasası değişikliğe uğradı. Yeni devlet Birleşmiş Milletler’e (BM), Eski Yugoslavya Cumhuriyeti Makedonya (FYROM) adıyla üye olabildi.
Bütün bu alternatif arayışlar çözüm anlamında yeterli değildi tabiî. Çünkü Balkanlarda ortaya çıkan bu yeni bağımsız devlet kendisini Makedonya Cumhuriyeti olarak adlandırmaya devam etti ve bu adla Makedonya’yı tanıyanlar oldu. Sorunun başlangıcından 2008 yılına kadar baktığımızda, içerisinde ABD, Rusya ve Türkiye’nin de yer aldığı toplam 123 ülke, bu yeni devleti, “Eski Yugoslavya Cumhuriyeti Makedonya” yerine, “Makedonya Cumhuriyeti” olarak tanıdılar.
Makedonya Cumhuriyeti ile olan ekonomik ve diğer ilişkilerinde kimi zaman aşırı sert, kimi zaman yumuşak bir tutum sergilemiş olsa da, Yunanistan’ın isim konusundaki tavrı hiçbir zaman değişmedi. Bu sene aksi yönde yapılan tüm baskılara rağmen, ismi yüzünden Makedonya Cumhuriyeti adıyla ülkenin NATO’ya üyeliğini veto etmesi de çözüm bulunmadan Yunanistan’ın tavrının değişmeyeceğinin bir göstergesi.
Yunanistan ile Makedonya’nın yaşadığı isim sorunu dışarıdan bakıldığı kadar basit değildir aslında; sadece isim anlaşmazlığı bile pek çok ayrıntıyı içerir. Fakat işin özü, bir görüşün doğru veya yanlış olduğunu öne sürmekle Makedonya’nın isim sorununun bir türlü çözülemediğidir. Zaten BM’nin arabuluculuğuna ihtiyaç da bu yüzden.
Bugüne kadar defalarca yapılan turlardan bir türlü sonuç alınamamış olsa bile, Ekim ayında BM’nin özel arabulucusu Matthew Nimetz, bir kez daha yeni önerileriyle Yunanistan ve Makedonya’nın karşısına çıktı.
Nimetz, Makedonya Cumhuriyeti ismi ile ilgili sunduğu öneride, uluslararası kurum, kuruluş ve teşkilatlarda “Kuzey Makedonya Cumhuriyeti” isminin kullanılmasını önerirken, devletin anayasal ismi olan “Makedonya Cumhuriyeti”nin ikili ilişkilerde ve ülke içinde değişmeyerek olduğu gibi kalmasını teklif etti.
Ülkeyi bugüne kadar “Makedonya Cumhuriyeti” olarak tanımış 123 ülkenin ikili ilişkilerde bu ismi kullanabileceklerini belirten Nimetz, diğer ülkelere ise ikili ilişkilerde yeni ismi, “Kuzey Makedonya Cumhuriyeti”ni, kullanmalarını önerdi.
Nimetz’in önerisinde, Fransızca “Kuzey Makedonya Cumhuriyeti” isminin tam hukukî geçerliliği olması, BM’de, AB ve NATO gibi resmî, yarı resmî ve uluslararası diğer kuruluşlarda, çok taraflı görüşme, toplantı, girişim ve benzeri durumlarda, yine çok taraflı antlaşma, anlaşma ve evraklarda bu ismin kullanılmasını öngörüyor.
BM arabulucusunun öngördüğü şartlar bunlarla sınırlı değil. Mesela, Yunanistan ve Makedonya’nın kendi ülkelerindeki siyasî ve ticarî alanda, sadece “Makedonya” ismini kullanmamalarını öngörürken, birbirleri hakkında da düşmanca açıklamaları desteklememeleri, ya da bu tür açıklamalara teşvik etmemeleri konusunda anlaşmaya varmalarını istiyor.
Nimetz’in önerisi pek çok küçük ayrıntıyı da içeriyor. Pasaportlarda İngilizce ve Fransızca “Kuzey Makedonya Cumhuriyeti” yazılması, fakat Kiril alfabesiyle “Makedonya Cumhuriyeti” şeklinde yazılması bunlardan biri.
Nimetz’in önerilerinde belki de en can alıcı maddeler, “Makedonya” isminin tek başına hiç bir devlet tarafından resmî isim olarak kullanılmayacağı, her iki tarafın da, “Makedonya” ve “Makedon” isimleri üzerine hiç bir dilde siyasî ve ticarî hak talep edemeyecekleri ile ilgili maddeler.
Önerilerin sonunda, iki tarafın da birbirlerinin topraklarında hiçbir hak talep etmeyecekleri konusunda tekrar garanti vermelerinden, “Kuzey Makdedonya Cumhuriyeti” adıyla Makedonya’nın, NATO ve AB’ye üye olma talebinin Yunanistan tarafından desteklenmesinden bahsediliyor.
Yunan Dışişleri Bakanı Dora Bakoyanni, BM arabulucusunun önerilerini değerlendireceklerini açıkladı. Fakat Nimetz’in sunduğu çift isim önerisini Yunanistan’ın kabul etmeyeceğini şimdiden söyleyebiliriz. Çünkü Yunanistan’daki neredeyse bütün partiler ve siyasî çevreler, coğrafî tanımlama yapan ve her ihtiyacı karşılayacak tek bir isim olmasını istiyorlar.
Esasında Nimetz’in önerileri, ekonomik krizin ve Vatopedyo skandalının Yunanistan’ı altüst ettiği bir döneme denk geldi. Üstelik ilkbaharda olası bir genel seçim senaryosu varken, Yunanistan’dan Makedonya’nın isim sorununda yeni açılımlar beklememek lazım.

0 yorum: