Azınlıkça dergisi
Sayı: 39
Ağustos 2008
Çemberin Dışında
Mehmet Dükkancı
dukkanci@yahoo.com
Bu yılki bir haftalık yaz tatilimde Seçek Yaylası şenliklerinde, Seçek’te Ruşanlar’da bulunma fırsatım oldu. Seçek’e ilk defa gazeteci kimliği ile çıkalı aradan tam on yıl olmuş. Tam on yıl önce Gündem Gazetesinde 2 ayrı sayıda ve Şafak Dergisinde 3 ayrı sayıda Seçek Yayla Şenliklerini anlatmıştım. On yıl önce Seçek bölgesine ilk geldiğimde, Yayla Ağası Babalar Köyündendi. Bu vesile ile Babalar ve Ruşanlar köylerini görmüş buranın insanlarıyla bol bol sohbet etmiştim.
Batı Trakya’nın bu dağlık köylerini bir çok dağ köylerimizden çok çok farklı bulmuştum. Bu köylerde daha temiz bir Türkçe konuşuluyordu. Bu köylerde insanlar cana yakın, misafirperver, ve hayata daha olumlu bakan insanlar olarak kalmıştı aklımda. Seçek Yaylası her anlamda da tarih kokuyordu… Seyid Ali Sultan Tekesi’nin varlığı, etrafındaki Bektaşi Alevi cemaati:.. Seçek yayla şenliklerinin 650 yıldır yapılıyor olması… Son derece etkileyiciydi. O yazı dizilerimde gönlümün Seçek’te kaldığını söylemiştim!
Büyük bir söz söylemişim! Eşim Ayşe Kara da Ruşanlar’dan, Seçek yöresinden. Gazeteciliğe nokta koyduktan sonra bile, yazmaya ara verdikten sonra bile, farklı yıllarda tekrar tekrar Ruşanlar’da bulundum. Yöre halkını, artık akrabalarım olarak daha yakından tanıma fırsatı buldum. Aynı sevecenlik, aynı cana yakınlık daha da büyüyerek arttı. Köyün damadı olarak, hem yöre insanının dinlemeye, tanımaya devam ediyorum, hem de saygıda kusur etmemeye gayret ederek kendi görüşlerimi yeri geldikçe paylaşmaya gayret ediyorum.
Bu yazımda da söyleyeceklerim, biraz içerden, biraz dışarıdan… Maksat yıkmak değil! Maksat dostça bazı gözlemlerimi paylaşarak, eksiklikleri ve bence yanlışları eleştirmek ve verilen bu emeklerin sonucunda daha da kaliteli, daha doyurucu bir etkinlik için katkıda bulunmak.
“Eski yaylaların tadı bir başkaydı be!”
Eskiler, yani dedem, kayınpederim ve onların yaşındakiler, eski Seçek şenliklerini, panayırları anlatıp duruyorlar. Daha sakin, daha az kalabalıkla yapılan. Hafta içi başlayan, 4-5 gün süren. Ağalığın ağalık olduğu, pehlivanlığın pehlivanlık olduğu, her gelen köy heyetinin, davul zurna ile karşılandığı, köy ağasına, gelen kalabalığa göre bir ineği, bir kuzuyu hediye getirdikleri yaylaları… Yayla ağasının da her geleni beslediği panayırlar… Yaylaya çıkmanın, at, eşek sırtında, 4-5 saat sürdüğü, bundan dolayı da çıkıldı mı kalmanın şart olduğu, bu vesile ile de genellikle sadece erkeklerin çıkabildiği yaylaları… Herkese, çevirmenin ikram edildiği, giriş biletinin olmadığı, megafonların olmadığı, cafcaflı pop-arabesk darbükatörcü şarkıların bangır bangır çalmadığı güzel yaylaları…
Ne yazık ki bizim nesil bunları yetişmedi! En azından ben damat oldum olalı yetişemedim. Ben sadece yaylanın yeni halini yetiştim… Ancak bu değişim de aslında çok doğal çok gerçekçi … Ancak yine de tepkilerle dolu…
Seçek Yaylası Şenlikleri değişiyor.
Hayatta değişmeyen tek şey değişimin kendisi! Hepimiz büyüyoruz, gelişiyoruz, değişiyoruz. Bizi kendimiz değiştirdiğimiz gibi çevresel bir çok etkenden dolayı da değişiyoruz. Seçek yaylası şenliği de değişiyor, çok doğal olarak.
Çalışan kesim dışarıda ki!
İnsanlar artık, ekmek derdinde: Kapitalist düzene itirazlarımıza rağmen ayak uydurduk. Seçek yöre insanına bakınca, çok kolay görebilirsiniz ki gelir kaynakları artık tarım değil. Gelirleri artık yöreden değil. Genç yaşlardan beri erkekler artık Yunan gemilerinde gemi tayfası, veya Skaramanga, ve diğer Avrupa tersanelerinde, gemi temizleme işçisi.. Ya da bu sağlıksız ve bol hasretlik işlerden uzak durmak isteyenler Yunanistan’ın farklı illerinde inşaat işçisi, Roterdam’ın sebze, meyve ve çiçek seralarında, sera işçisi.. Seraya gidenler üstelik sadece erkekler değil. Bir çok kuzen, eşi ile birlikte gidiyor Hollanda seralarına…
Köyde kalmayı tercih eden gençlerin büyük bir kısmı da aslında yine inşaat işçisi, bölgede çıkan ekmek parasına talim ediyorlar bütün onurlarıyla! Daha az gelire rağmen, eşleri, çocukları ve genel anlamda ailelerinin yanında kaldıklarından dolayı da aslında bir miktar don kişotluk bile yapıyorlar farkında olmadan!,
Tablo bu kadar karamsar değil! Hayatta sıkı sıkı tutunmuş, başta İstanbul ve Bursa olmak üzere birçok kentte kariyer yapan büyük sayıda yüksek tahsilliler de var. Sırf kendi akrabalarıma baktığımda, Mimar, İnşaat Mühendisi, Endüstri Mühendisi, Petrol Mühendisleri, İhracat Pazarlama Yöneticileri, Avukatları, Doktarları, Diş hekimleri, hemşireleri saymam mümkündür.
Ancak, alnının akıyla ve teriyle ekmeği peşinde koşan tüm bu kesim, Seçek Yöresinden UZAK! Dolayısıyla herkesi 4-5 gün Seçek’te görmek mümkün değil. Bu sebepler artık yeni düzende Seçek panayırının Cuma başlayıp Pazar bitmesi kabul görmüş.
Seçek Panayırına artan ilgi
Tüm bunların ötesinde, Son 15 yıldır, Seçek yöresine Azınlık toplumunun diğer kesimlerinden, diğer coğrafyalarından ilgi var. Son 10 içinde yerel basınımızın da Seçek yöresini keşfetmesinden sonra bu ilgi daha da yoğunlaştı. Bu tanıtım sürecinde, benim de kenarından köşesinden bir katkımın olduğunu düşünüyorum. Doğal olarak insanlar Seçek yaylasını basından okudukça, merak ettiler, gelip görmek istediler. İşte bu vesile ile son 10 yıl içinde artan bir ilgi oldu.
Kaçınılmaz Değişime Tepkiler
Ancak bu ilginin artmasından sonra, yöre insanından gelen talep doğrultusunda, belki dışarıdan gelen, ziyaretçilerin de talepleri doğrultusunda yayla şenliklerinden bir değişim, bir başkalaşma gözlemleniyor… Bu değişimin bir kısmı son derece takdir edildiği gibi bazı konularda dışarıdan gelen misafirlerden de, etkinliği 650 yıldır devam ettiren yöre halkından da tepki alıyor…
Seçek yaylası güreş panayırıydı, oysa şimdi er meydanı olmuş siyaset meydanı... Halk ekmek derdinde şenlik derdinde, siyasetçiler bizdensin derdinde! Sergilenen milliyetçi söylemler bölgeye ne getiriyor ne götürüyor? Bilet alınması hakikaten gerekli mi? Neden sadece siyasetçiler davulla zurnayla ağırlanıyor da eskisi gibi köylerden gelen gruplar topluca karşılanmıyor? Ağalık neden sembolik oldu? Ağa neden eskisi gibi herkese bedava yemek veremiyor? E hani, güreşçiler nerede? Gelen yabancı misafirler ne kadar iyi ağırlanıyor? Seçek yöresi kendi sesini ne kadar iyi duyurabiliyor? Gençler neden organizasyonda görev almıyor?
Seçek’te hakikaten ciddi bir dizi eksiklikler var, ciddi bazı hatalar yapılıyor veya aslında bir dizi tercihler yapılıyor. Bu hatalar sonucunda da bu yıl, Seçek’e ilginin bir miktar düştüğünü gözlemledim. Eleştirilerim sadece kişisel değil. Ruşanlar’da bulunduğum 5 gün boyunca, kahvede, ziyarette, dayılarla dedemizle, kuzenlerle muhabbetlerde benzer eleştiriler ve öneriler dile getirildi, uzun uzun konuşuldu… Bu yazıda da ben kendi adıma kendi görüşlerimi paylaşmak istiyorum.
Önce yiğidin hakkını vermek lazım!
Bu tepkilerden bahsetmeden önce, her şeyden de önce, Seçek Panayırının gerçekleşmesine emeği geçen herkesi takdir ettiğimi belirtmek istiyorum. GAT’ı kurduğumuz yıllarda, kendi öğrenci başımıza, öğrenci harçlıklarımızla organize ettiğimiz gençlik festivallerinin her aşamasında çalışmış biri olarak kalabalık bir kitlenin katılacağı bir organizasyonunun nasıl bir emek, nasıl bir çaba istediğini çok iyi biliyorum. Bu bakış açısıyla da emeği geçen isimli isimsiz tüm kahramanlara takdirimi iletmek istiyorum. Çok zor bir işi, bir avuç insan olarak yapıyorlar. Helal olsun!
En tehlikeli hastalık Protokol hastalığı
Ah şu protokol! Olsa bir dert, olmasa bir dert! Evet Seçek yaylası şenliklerine de çok tehlikeli bir protokol virüsü bulaşmış. Köylü nasıl kurtulacağını veya nasıl faydalanacağını bilemiyor valla!
Aslında protokol hastalığı sadece Seçek Panayırına has bir hastalık değil, memleketimizin her tarafında var, her kurumda var. Sanki tüm etkinlik protokole yapılıyor. Sanki protokol gelsin gerisi önemli değilmiş gibi! Öyle ya protokol o kadar izole ediliyor ki, o kadar kopuk kalıyorlar ki… Protokole yöre insanı da alınmıyor üstelik. Düşünün bu yıl o kadar misafir milletvekili ve belediye başkanı vardı ki, hiç kimse adam akıllı ağırlanamadı. Koskoca milletvekillerine bir önceki akşam Şahin’de koca koca masalar, keyifli muhabbetler kurulurken, asıl gelme sebepleri olan Seçek panayırında ise protokole ne ikram edildi? Protokolden hiç kimseyle yörenin önde gelenleri keyifle zaman ayırıp sohbet edemedi, Yayla hakkında bilgi alamadı, protokolden hiç kimse kısa da olsa yöre insanıyla tatlı bir sohbet edemedi bir dostluk kurmadı, yöre insanının derdini, hikayesini, tarihini, geleneklerini dinleyemedi. Seçek derneğinin nerdeyse hiçbir yöneticisi veya önde geleni prtokolde bir muhabbet edemedi. Çünkü hepsi bir telaş peşinde, organizasyonda çalışıyorlardı... Evinize misafir gelmiş, siz de misafiri tek başına misafir odasında, bırakıp mutfakta iş yapar gibi… Protokole gelenler zaten bir birilerini Gümülcine’den, İskeçe’den veya siyaset aleminden biliyor. E ne anladık bu protokolden?
Bu protokol hastalığına bir çare bulmak gerekiyor. Anlamlı faydalı bir çözüm bulmak gerekiyor!
Er meydanı olmuş siyaset meydanı
Protokolden ziyade belki de en büyük sorun protokolün fildişi koltuklarına oturmuş azınlık, çoğunluk ve misafir siyasetçilerin sergiledikleri tavırdı. Her eline mikrofonu alan siyasetçi, Türk kimliğimizi vurgulamaya, yöresel dertleri anlatmaya, “vatan millet Seçek!” naraları atmaya ve particilik siyaseti yapmaya gelmiş! Herkes sanki bir miktar iman tazelemeye gelmiş! “Bizdensiniiiiz!” Azınlık siyasetinde bunlara da ihtiyaç duyuluyorsa, yeri 650 senelik bir geleneğin olduğu Seçek Yaylası Panayırı olmaması gerektiği kanaatindeyim. Konuşmacı siyasetçilere bölgenin tarihini hatırlayıp biraz saygıya davet ediyorum!
Eğer ki siyasetçilerimiz bölgeye sahip çıkıp, bölgeye değer vermek ve kendilerine bu değerden pay biçmek istiyorlarsa, bölge ile ilgili sözleri ile değil de gerçekleşen eserleri, eylemleri, katkıları ve bağışları ile kendilerini hissettirmeye davet ediyorum! İnanın boş muhabbetlere bütün köylülerin kulakları tıpalarla kapalı!
Güreş memleketinde güreşçi kalmamış?
10 sene önce geldiğimde bana dediler ki “burası güreş memleketi: yağlı güreşin kaynağı... Edirne Kırkpınar Yağlı Güreş Panayırının da pınarı”! “Vay be!” demiştim. İlk geldiğim yıllarda gördüğüm güreşçiler köy halkından, köy ahalisindendi. Bunun yanı sıra da tek tük gelen Yunanlı güreşçiler de vardı.
Ancak bu yıl yaylanın Pazar günkü açılış programı oooooooooooooooooooooo kadar uzun ve bir ooooooooooooooooooo kadar siyaset meydanıydı ki... On sene sonra kandırıldığımı hissettim... Panayır sonrası, kahvede, yemekte, kahvaltıda, akraba ziyaretinden, her ortamda hep sordum, hem muhabbeti açıldı... Bu memlekette güreşçi kalmamış... Gençlerin ilgisi futbola kaymış. Her köyde bir futbol takımı var. Ancak güreşçi yok. Güreşe bir spor olarak bakanlar azalmış. Meslek olarak, geçim kaynağı olarak bakanlar da neredeyse hiç kalmamış.
Acaba AOX - Athlitikos Omilos Xilia Türkçesi ile SSK - Seçek Spor Kulübü gibi bir kulüp mü kurmak lazım? Güçlü bir futbol takımı da olsun ama güreş takımı da olsun! Bir güreş hocası tutulsun, küçük yaşlardan itibaren, tozkoparanlar yetiştirsin! Minik güreşçiler, kulübe kayıtlı birer lisanslı sporcu olsa… Bölge’de yapılan diğer panayırlara da güreşe katılsalar, hatta, Seres, Drama, ve Selanik çevresinde yapılan diğer yağlı güreş panayırlarına da katılsalar.
Birkaç sene sonraki Seçek Panayırında 1-2 sene sonra, güreşlerde her klasmanda 100 üzeri güreşçi izlesek. Bir on yıl sonra, Edirne Kırpınar, Bulgaristan panayırlarındaki başpehlivanlar da Ruşanlardan, Babalardan, Musacıktan, Hebilköyden, Dervent’ten yani Seçek’ten çıksa?
En uç noktadaki hayalimi söyleyeyim... 2020 olimpiyatlarında da Yunanistan milli güreş takımında Ruşanlar’dan “Mehmet Başpelevan” Olimpiyat Altın Madalyasına yarışsa... Tüm köy halkı, tüm Seçek halkı yaylada hep beraber megavizyondan olimpiyat yarışlarındaki kritik altın madalya güreşini izlesek... Yüreğimiz bir hoplasa bir hoplasa!
Nasıl olurdu acaba?
“Abe, N’olcek bu folklorcüler?”
Son 10 yıldır, Seçek Yayla Şenliklerine Güreşin yanı sıra, folklor gösterileri de katıldı. Apayrı bir renk verdi! Apayrı bir güzellik kattı! Kesinlikle devam etmesinin taraftarıyım. Ancak dozunu güzel ayarlamalı. Her yıl aynı folklor gösterilerinin yapılması seyirciyi de belki bıktırıyor. Yeni koreografiler geliştirilemez mi? Eski bir folklor oyuncusu olarak, bir çok topluluğun çıkmasından gurur duyuyorum ve seviniyorum. Ancak Seçek’te 5-6 tane folklor topluluğunu ardı ardına koydunuz mu, folklor gösterileri bir noktadan sonra da sıkmaya başlıyor.
Bir de folklor gösterilerini artık sadece “kızanlar çıkıp 3 oyun oynadılar!” kavramından da çıkarmak lazım! Batı Trakya’nın folklorcuları de bu kıvama geldi diye düşünüyorum! Seyirci de artık yeni, değişik, heyecan verici şeyler izlemek istiyor! İlgisinin canlı olmasını istiyor! Bunun üzerine düşünmek lazım! Folklor gruplarını çalıştıran hocaların ve kurumların dikkatine!
Gösteri dünyasına Seçek’te ne kadar yer var?
Seçkin, iyi hazırlanmış, anlamlı, güzel gösterilere Seçek’te her zaman yer var! Seçek insanı aslında müziğe yatkın, güzel sanatlara yatkın! Çünkü iyiye, güzele takdir var! Seçek Yaylasına Pazar günleri artık kadınlar da geliyorsa, herkesi mutlu edecek gösterilere ihtiyaç var!
Bu hevesin ürünüdür ki her yıl Türkiye’den önemli popüler birer sanatçı Seçek’e geliyor. Bazen de birileri gelemiyor! Vize sorunu, muhtelif engellemeler çıkabiliyor! Ancak Seçek insanı, kaliteli müziğe de, kaliteli gösterilere de hasret!
Yanlış bilmiyorsam, Batı Trakya’da bu gün 3-4 amatör tiyatro topluluğu var! Hayal ediyorum da, gelecek yıl her akşam bir tiyatro topluluğunun gösterisi olsa, Seçek panayırında, insanlar gelip kendilerinden manzaralar izleseler? Amatör topluluklarımızda kapalı salonlarda 200-300 kişiye değil de her gecede 2.000 ve üzeri kişiye gösteri sergileseler?
Hatta, köy ağasının köyünde, ve yaylanın kendisinde, resim sergileri, fotoğraf sergileri sergilense? Sanat ürünleri yöre köylerde açılan halkımızın takdirine sunulsa… Hatta ve hatta Seçek Derneği de kendi folklor grubunu, kendi halk müziği sanatçılarını, evli kadınlardan oluşan, şalvarlı feraceli türkü korosunu, hatta kendi tiyatro topluluğunu kurmaya cesaret etse… Katıldığımız kuzen Ayşe ile damat Hasan’ın düğününde, köy kızlarının ve kadınlarının, gelini istemeye çalışırken, söyledikleri türkülerin ses kalitesi ile ne korolara taş çıkartabileceklerini ben gördüm, duydum! Yöre’de bir çok sanat dalında gizli amatör sanatçılar var! Ha biraz destek, biraz cesaret!
Nasıl olurdu acaba?
Nerde kaldı bizim pilavla çevirme?
Eskiler hep anlatır. Eski köy ağaları, panayır süresince tüm köylülerini ve yöre köylerden gelen tüm misafirleri besler ağırlarmış. 500 kişiyi 4-5 gün boyunca ağırlamak için doğal olarak, her tezgahta oğlak, kuzu, tavuk çevirmeler döner dururmuş. Bir o kadar etli pilav kazanları kaynar dururmuş! Bu gün bu pahlılıkta hangi babayiğidin cebi buna dayanır?
Ancak, her gelen misafir topluluğu da yanlarında, bu ikramlara karşılığında köy ağasına bir inek, bir keçi, bir koyun hediye getirirlermiş! Aslında çok da güzel kurulan bir denge… Durum böyle olunca, köy ağası harcadığını bir miktarını da zaten zamanla yerine koyarmış!
E şimdi? Ağalık kurumu o kadar zayıflamış ki, birkaç yıl öncesinde rica minnetle birileri sembolik de olsa Ağa olmaya razı ediliyordu… 2 yıl önce eşimin dedesi, dedemiz Panayır Ağası oldu. Bu vesile ile yakından izleme fırsatı bulmuştum. Bir o kadar da gurur duymuştuk! Ağalık kurumuna gençlerden ilgi olmadığından dolayı, eski ağalardan meraklılar ikna edilmeye çalışılıyor.
Eskiden davul zurna ile karşılanan, köy toplulukları artık hediye mediye getirmedikleri için kapıda mecburi bilete tabi ediliyoruz! E- durum böyle olunca, çevirme’nin de ticareti oluyor! Tezgahlar, geçici kahveler açılıyor. Hem biraz hizmet, hem de ticaret! Birkaç yıl öncesine kadar eleştirdiğim protokole bile çevirme ikram ediliyordu. Bu sene o da yoktu!
E olmaz tabi ki! Siyasetçilere bir sormak lazım, kaç para bağış yaptılar bu sene Seçek yaylasında? Ha bir de o konu var: 10 yıl kadar önce, bir siyasetçi konuşmak için bağış yapardı! Sonra öğrendim ki, bir sonraki hafta bağışı tahsil edilmeye gidildiğinde, boş ellerle dönülüyormuş! Ondan protokole çevirme mevirme yok! Canı çeken tezgahtan alabilir kadaşlarım!
Uluslararası Seçek Yayla Şenliğine dapdar bakışlar!
Coğrafya’ya bakacak olursak, Seçek Yunanistan sınırlarında. Ancak Bulgaristan’ın ve Türkiye’nin dibinde! Dolayısıyla her iki komşu ülkeden de Seçek’e güreşçilerin, seyircilerin ve sanatçıların gelmesi çok normal, çok doğal! İşte bu noktada biraz daha stratejik düşünmek gerek!
Seçek sadece Seçek yöresinin 650 senelik sedece yöresel bir şenliği mi olacak? Yoksa 700’üncü yılını kutlarken, 3 ülkeden de katılımla, hakikaten uluslar arası, önemli bir spor-kültür buluşması mı olacak?
Karar tabi ki öncelikle Seçek Panayırını günümüze kadar taşıyan gerçek sahiplerinin… Ancak eğer uluslar arası bir spor-kültür-sanat buluşması, olacaksa, Seçek Panayırına dapdar bakış açıları ile bakmaktan vazgeçip, ufkumuzu açmamız gerekiyor! Her şeyden de önce Seçek Panayırını kahraman don kişotlar olarak bir şeyler yapmaya gayret eden Seçek Derneğinin yöneticilerinin omuzlarına bırakmaktan vazgeçmemiz gerekiyor. Gönüllülük ilkesi ile, içten, gönülden, samimi bir şekilde sahip çıkmak gerekiyor! Dışarıdan, protokolcülerin alışkın olduğu kınama taktiklerini bırakıp, başarıya ortak olmaya niyet etmek gerekiyor!
Hani gençler? Nerde gençler? İlgisiz mi ? Tepkili mi?
Gençler, ekmek peşinde, gemilerde, inşaatlarda, seralarda veya kariyer peşinde İstanbul, Bursa, Atina, Roterdam’da! Hepsi değil tabi ki! Köyde yaşayanlar da var! Gümülcine’de, Dedeağaç’ta çalışıp yaşayanlar da var! Gençlerin de Seçek yaylasına sahip çıkması gerekiyor! Tecrübesi fazla, yorgun gençlerin de, meydanı, hevesi bol gençlerle, biraz paylaşması gerekiyor!
Köyde sloganlar duydum: “Gençler Devrime Hazırlanıyor!” Gençlerin, derneğe ve dolayısıyla Seçek Panayırına sahip çıkması çok güzel, takdire değer! Ancak başarının devrimle, dolayısıyla küskünlüklerle olacağına inanmıyorum! Tam tersine, tecrübe ile hevesin birlikte çalışması ile olabileceğini düşünüyorum!
İnternette Seçek hala yok?
Bizim toplumun interneti nasıl algıladığını anlamakta zorlanıyorum. Bu işleri adam gibi düşünen hiç yok galiba! Internet, en özgür basın, yayın organıdır. Internet konusunda Batı Trakyalı kurum yöneticilerimiz çok bilgisiz! Çok cahil! Bir o kadar da tembel!
Bu işi Seçek yöresinden gençler yaparsa yapar! 3 senedir Seçek derneği bir web sitesi yapıyor da yapamıyor. Beceremiyor! Bu kadar çok yetenekli bilgili, internetten anlayan gençler varken, maddi anlamda destek olabilecek büyükler de varken, Seçek’le ilgili adam gibi bir web sitesinin olmaması, artık toplum gençlerinin ayıbı! Tahsil görmüş gençleri göreve davet ediyorum! Kimisinin parası, kimisinin duası, kimisinin bilgisi, kimisinin kalemi, kimisinin zekası, kimisinin Yunanca, kimisinin de İngilizce tercümesi… Gelin de herkese inat, herkese örnek olacak bir siteyi hayata geçirelim! Sitede Seçek’i, Yayla şenliklerini, Seyid Ali Sultan Tekesi’ni, 650 senelik tarihi, güzelliklerimizi anlatalım! Hepimizin gurur duyabileceği, güncel ve güzel bir kaynak olsun!
Anlamayana Davul Zurna Az, Anlayana Sivrisinek Saz!
Uluslar arası boyutta katılımların olduğu, seyretmeye doyamayacağımız güreşlerle dolu, kültür sanat etkinliklerinin en güzelleriyle renklenmiş, eski ile yeninin birlikte var olduğu, hevesle tecrübenin beraber olduğu, saygın, takdir toplayan, kaliteli nice güzel Seçek Yayla Şenliklerinden buluşmak dileğiyle!
2 yorum:
Öncelikle vakit ayırıp da bu kadar güzel ve yapıcı bir yazı yazdığı için Ruşanlar damadı, eniştem Mehmet Dükkancı'ya teşekkür ediyorum.
Aslında Seçek şenlikleriyle ilgili böyle bir yazıyı yörenin gençleri olarak bizim kaleme almamız ve yayla şenlikleriyle ilgili sıkıntılarımızı belirtmemiz gerekirdi.
Evet herkes şikayetçi, yöre halkı dernekten, dernek yöre halkından... Bir yerlerde iletişim kopukluğu var ve bu her sene katlanarak artıyor. Ortak paydada birleşemiyoruz.
Derneğin, yöre halkının düşüncelerine, isteklerine ve tavsiyelerine daha fazla başvurması, onları dinlemesi ve seçek şenliklerinin geleneksel çizgisini bozmadan uluslararası bir platforma taşıması gerek.
Ya da biz yöre gençleri olarak bir araya gelip ortak tavsiyeler üretmeli, bunu derneğe uygun bir şekilde ifade etmeliyiz.
"Hayır! biz eski seçek şenliklerini istiyoruz, eski derneğin yerine kendimiz yepyeni bir dernek kuracağız" düşüncesiyle hareket etmek, dernekle gençler arasındaki iletişimi daha da kötüye sürüklemekten başka bir işe yaramayacaktır. Bir şeye sıfırdan başlamak, onu onarmaktan daha zordur.
İkinci olasılık üzerine yoğunlaşalım, yani neden gençler bir araya gelerek isteklerini derneğe bildiremiyor?
Bildiremiyor, çünkü gençlerin büyük bir kısmı eğitim ya da iş nedeniyle köylerinde uzun süre kalamıyorlar. Bu nedenden ötürü bir birlik kurmak mümkün olmuyor.
Bunun çözümü yok mu peki? Elbette var, hem de çok kolay ve ucuz bir çözüm yolu var; İnternet!
Evet, aktif bir internet sitesi tüm bu iletişimi kurmaya yetebilir.
Ah Seçek derneğinin mevcut olan sitesinin içeriği bir doldurulabilse... ah bir doldurulabilse...
Almanya'daki Ahmet, Hollanda'daki Mehmet, Bursa'daki Ali, İstanbul'daki Mustafa yorumlarını, tavsiylerini, eleştirilerini derneğe bu site aracılığıyla ulaştırabilse...
Dernek, bizim için ulaşılması mümkün olmayan bir şey olmaktan çıkıp, bizlere daha yakın olsa ve sesimizi duyabilse... sitede yazacağımız eleştirileri derneğin başındakiler okuyabilse, "Peki bunun için neler yapabiliriz?" diye bizim fikirlerimize başvursa, dernek ile biz gençlerin direk iletişimi olsa... mesafeler kalksa...
Keşke...
Zaten yöredeki onlarca genç Üniversitelerde eğitim gördü, görüyor ve görecek. Eminim herkesin seçek şenliklerini daha iyiye götürebilmek adına yapıcı fikri/fikirleri vardır, fakat bu fikirler kahve muhabbetlerinde kaldığı sürece hiç kimseye bir yararı dokunmayacak.
Sözüm, benim bu yazdıklarımı okuyacağına ihtimal vermediğim dernek yöneticilerine...
Ben suyun karşı tarafından(meriç nehrinin karşı tarafından meriç ilçesinin umurca köyündenim)yani aynı derenin balığıyım.Soyum sopum sizinle aynı fakat sizinle hiç bebaber olamadım.Çocukluğum Sofulu yu ve çevre köyleri uzaktan seyretmekle geçti.Atalarımdan hep yayla şenlikleri ve karşıdaki büyük tekkeleri(Seyit Ali Sultan tekkesi)hakkında anlatılanları dinlemekle geçti.Bizi biz yapan bu değerlerdir.Civar köylerde internete ve günümüz teknolojisine hakim gençlerin olduğundan bahsediyorsunuz.Neden seçek i ve Osmanlı ve Türklüğün en büyük Sembollerinden olan Seyit Ali Sultan tekkesini tanıtamıyoruz.Lütfen bu değerlerimize sahip çıkıp tanıtalım.
Yorum Gönder