Şiir Samsun’daydı…


Azınlıkça 

Sayı: 39
Ağustos 2008

Hakan Mümin



Yaz bitmek üzere ve takvim yakında sonbahardan gün alacak. Ancak havalar hala sıcağın etkisinde ve geceleri uyku girmiyor insanın gözüne… Bu sıcaklarda ne yapılır? Yazı yazmak istiyorum; sıcak boğuyor kelimeleri. “Sırıl sıklam” terliyorum  bilgisayarın karşısında. Bir “klima” taktırsam diyorum hani, ama yaz da bitiyor ya!.. Seneye belki. Bıldır da aynı düşüncedeydim; bu sene taktırırım derdim. Olmadı. Elbet bir gün taktıracağım bu “serinletme” aletini…

İnsan yazın sıcağında ne yapar? Doğal olarak tatile çıkar; yurt içi ya da yurt dışına gider. Ege’nin sıcak ikliminden birkaç günlüğüne de olsa uzak kalmaya çalışır. Ancak bizde başka diyarları gezme, görme işi pek alışılmış değil. Sebebi ise çoğumuzun tarımla uğraşmasıdır. Yaz mevsimi çiftçinin verim mevsimidir, bereketin anasıdır. İnsanımız sıcağa aldırış etmeden gününü tarlasında geçirir.

Diyeceksiniz ki, çiftçilerimizin dışındakiler, mesela, öğretmenlerimiz tatil yapmıyorlar mı? Ne yalan söyleyeyim ki, onların da birçoğu yazın tarlada. Maaş az olunca insan ek iş arıyor kendine. Yani anlayacağınız tütün, pamuk, buğday öğretmenlerimizin “yaşam simidi” oluyor.

Neyse, yazın sıcağından söze başladım, nelere değindim. Ben de öğretmenim, özel eğitimin bir parçasıyım. Bende de tatile çıkma ya da tatile gitme gibi bir alışkanlık yok, hani tarla işleriyle uğraşmamama rağmen. Kendimi bildim bileli yaz tatillerinde hep çalışmışımdır. Bu yaz da dershanemizde yaz kurslarının yoğun olması, bana dinlenme fırsatı vermedi. Ancak itiraf etmeliyim ki, haziran ayında birkaç günlüğüne buralardan ayrıldım; Samsun’a gittim. Samsunlu sanatseverlerin davetine “hayır” diyemedim. Kendimi değil, şiiri düşündüğüm için gittim. Yeni insanlarla tanışmanın güzelliğini daha önce Sapanca’da yaşamıştım ve Samsun’da da yaşamalıydım. Sonuçta bir düğüne ya da mevlide  çağrılmıyordum, “1. Uluslararası Samsun Şiir Günleri”ne çağrılmıştım ve 20 Haziran’da yola çıktım. 

Edirne’ye kadar arabamla gittim ve oradan da otobüsle İstanbul’a. Aynı gün uçakla Samsun’a vardım. Samsun Çarşamba Havaalanı’ndan, bu şiir etkinliği için görevlendirilmiş bir grup insan beni ve benimle aynı uçaktaki diğer katılımcı birkaç şairi de alıp kalacağımız tesislere götürdüler. Görevli arkadaşların yüzlerindeki o nazik tebessüm, gözlerindeki mutlu bir o kadar da heyecan dolu bakışlar, inanın beni o an çok etkiledi. Her şeyin ilki bu kadar mı duygu yüklü olur, acaba? Ne bileyim, onlara sormalı.

Belediyenin tesislerindeyim. Çok mükemmel bir misafirhane. Etrafı yemyeşil ve birkaç adım ileride Karadeniz. Odama yerleştim. Saat gece on iki. Yorgun olmama rağmen henüz uykum yok. İçimde bir heyecan uykumu kaçırıyor. Dışarıya bahçeye çıktım. Bir grup insan (şair) gecenin o saatinde bir masa etrafında toplanmış şiir hakkında tartışıyor ve birbirleriyle tanışıyorlar. Galiba şiirin uyku vakti yok ve bu olsa dedim “sanat” kendi kendime. Gecenin bir vakti, Samsun uykuya dalmış ve onlar şiirin yarınını bu gece yazıyorlar. Ben de yan taraftan bir sandalye çekip onların aralarına sokuluverdim. Muhabbet koyu; günümüz Türk şiirinin yeri… Onları dinledikçe heyecanım daha da artıyor ve şiiri daha iyi anlamaya başladığımı hissettim bir an ve oracıkta hemen bizim şiirlerimizi gözden geçiriverdim; bizim şiirlerimiz, şiir mi? Biz kendi içimizde ne tür akımlar oluşturmuşuz. Günün birinde birileri çıkıp, şiirlerimizi birileri incelerse, Batı Trakya Türk şiirinin çizgisi şudur diyebilecek mi, acaba? Şiirlerimizin edebi değeri kaç okka? Balkanlar’da ya da Türk dünyasında yerimiz ne durumda, biliyor muyuz?
Hayır, tabii. Şiirin ustalarını dinlerken hep bu sorulara cevap aradım ve hala da aramaktayım. Bugün için yalnız şunu söyleyebilirim; “Batı Trakya’da şiir yazan herkes kendini geliştirmek zorundadır.” Yani bizler şiirlerimizle hesaplaşmalıyız. İlk tespitim bu yönde. 

Bakın, Kemal Özer bir şiirinde söyle diyor:
Bir adımda geçebilirim kentin ıssızlığından
göğün, rüzgarın, denizin coşkulu kalabalığına
Şiirimiz hakkında anlatmak istediklerim belki bu iki satırda gizli. Artık, Kemal Özer’in şiirdeki adımını bizler de atmalıyız. Neyse muhabbet hala devam ediyor; koyuldukça koyulaşıyor. Ama ben daha fazla oturamayacağım. Yatmalıyım artık, gözlerim kapanıyor. Yarın yoğun bir program bekliyor, şairleri.  

21 Haziran sabah, kahvaltımızı yaptık. Daha sonra “Şiir ve Şehir” adlı bir panele gittik. Haydar Ergülen gerçekten ilginç anılarıyla dinleyicileri etkiledi desem yalan olmaz. Güzel bir paneldi. Hoşuma gitti. Saat dörtte Protokol Yolu’nda “şair-okur buluşması” ile programımız devam etti. Ardından ben gruptan ayrıldım ve on yıldır görmediğim üniversiteden arkadaşım Yılmaz’la buluştum. Dertleştik onunla, eskileri kurcaladık biraz; Adana’daki öğrencilik günlerimizi tazeledik…

22 Haziran sabah kahvaltımızı Cibran’da yaptık. Ardından Samsun gezisine çıktık. Üstü açık belediye otobüsüyle Karadeniz’in o sert rüzgarına göğüs gerdik bir anlamda. Samsun gerçekten mükemmel bir şehir olmuş. On yıl önce geldiğimde böyle değildi. Belli ki, belediye Samsunlular için çalışmış. Samsun Büyükşehir Belediye Başkanı sayın Yusuf Ziya YILMAZ’ı tebrik etmek lazım. İnanın, tam bir Avrupa şehri olmuş Samsun. Hatta diyebilirim ki, Samsun gibi şehir Avrupa’da çok azdır. Gidip görmelisiniz.

Bugün şiir etkinliğinin son günü. Şairler şiirlerini okudular. Plaketlerimizi aldık ve bir kokteylle programın kapanışı yapıldı. 23 Haziran Pazartesi günü sabah saat beşte Samsun’dan ayrıldım. Unutamayacağım üç gün ne çabuk geçti!..

Bu güzel etkinliğin düzenlenmesinde emeği geçen herkesi kutlarım. Umarım devamını da getirirler. “Samsun 1. Uluslararası Şiir Günleri” Samsun’a hayırlı olsun… Belki bir gün bizim buralarda da böyle şiir ağırlıklı etkinlikler yapılır da, bizler de bu değerli kardeşlerimizi ağırlarız. 



0 yorum: