Karamanlı Rumlar ve Kimlik-Köken Tartışmaları

Azınlıkça 


Sayı:39
Ağustos 2008

Dimostenis Yağcıoğlu





Ayşe Hür, Taraf gazetesinde haftada bir yazan ve bu yazılarında tarihsel olayları ve gelişmeleri resmi tarih anlayışından çok farklı, genellikle de bu anlayışa aykırı bir biçimde inceleyen bir tarihçi. Geçenlerde onun 11 Mayıs 2008 tarihli, “Türkler Mu’dan mı Ergenekon’dan mı?” başlıklı yazısını okuyordum. Hür’ün bu yazıda kullandığı şu iki cümle önce dikkatimi sonra da tepkimi çekti:

Şair/düşünür (!) İsmet Özel gibi ‘Müslüman olmayan Türk olamaz’ diyerek Ortodoks olan Gagavuzları, Sahaları ve Çuvaşları, Budist olan Tıvaları, kimi Ortodoks kimi Şamanist olan Hakasları ‘Türk’ saymayanların sayısı da az değil. Nitekim, 1923’teki mübadelede Ortodoks Karaman Türklerini bu yüzden zorla Yunanistan’a göndermiş; 1927’de Türkiye’ye göçetmek isteyen Ortodoks Gagavuz Türkleri’ni bu yüzden kabul etmemiştik.1 

Yukarıdaki cümlelerde sözü edilen topluluklardan sadece Karamanlılar ve biraz da Gagavuzlar hakkında bilgim var. Karamanlılar hakkında bilgi sahibi olmamın en önemli sebebi hem ana hem de baba tarafımın Karamanlı kökenli olması. Annemin ailesi 19. yüzyılın sonlarında Ürgüp’ten, babamın ailesi de 20. yüzyılın başlarında Niğde’den, daha iyi bir hayat için, İstanbul’a göç etmişler. İstanbul’a yerleştiklerinde ana dilleri Türkçeymiş. Yunanca’yı İstanbul’da İstanbul Rum cemaatine entegre olurken öğrenmişler. Gagavuzlar ise ilginç bulduğum ve kendime yakın hissettiğim bir etnokültürel grup olduğu için son yirmi yıldır bu topluluğun yaşadıklarını yakından takip etmeye çalıştım.2

Ayşe Hür, belli ki bu iki topluluğu tartışmasız Türk olarak kabul ediyor ve hatta Karamanlıların mübadeleyle Yunanistan’a gönderilmiş olmasının, bazı Gagavuzların ise Türkiye’ye göç etmelerine izin verilmemesinin – bu iki topluluk da tartışmasız Türk olduğuna göre - yanlış birer karar olduğunu ima ediyor.

Sayın Hür aslında bu yazısında çok önemli bir sorunsala parmak basmış: Bir kişi veya bir grubun “Türk” olarak kabul edilmesi için o kişi veya grup hangi özelliklere sahip olmalıdır? Bir grubun ana dili Türkçe ise ve o grubun kültürü Anadolu Türk kültürüne benzerlikler gösteriyorsa o zaman o grubu Türk sayabilir miyiz? Saymalı mıyız? İslam dininin “Türklük” tanımında bulunması şart mıdır? Ana dili Türkçe olmayan bir grup ‘Türk” kabul edilebilir mi? Ayrıca burada “Türk” derken neyi kastediyoruz? Bir etnik grubu mu? Türkiye Cumhuriyeti’nin milletini mi? Çok-milletli bir pan-Türk topluluğunu mu?

Üstelik sadece Türkler ve Türklük için geçerli değildir bu sorular. Dünyadaki hemen her etnik grup ve etnik-temelli millet hep aynı sorularla karşı karşıya kalmış ve bunların doğurduğu sorunlarla boğuşmuştur.

Bu sorulara çelişkisiz ve her durumda geçerli bir yanıt vermek mümkün değildir. Oluşturduğumuz tanımlar veya kriterler ne kadar bilimsel ve adil ilkelere dayalı olursa olsun, sonuçta şu iki unsura çarpacak ve delinecektir: (a) Duygular (hem milli hem de milliyetçilik karşıtı duygular) ve (b) ülkeyi yönetenlerin belirlediği “milli çıkarlar”.
Bu sorunsalın son zamanlarda gittikçe önem ve değer kazanan bir boyutu daha var: Kişinin ve etnokültürel grupların kendi kimliklerini belirleme hakkı (δικαίωμα αυτοπροσδιορισμού). Kişi ve grupların kendi belirledikleri bir kimlikleri aslında her zaman vardı ama bu öz-belirlemenin bir hak olduğu, bir grubun kendi belirlemiş olduğu kimliğe devletlerin ve diğer millet ve etnokültürel grupların saygı duyması gerektiği düşüncesi nispeten yeni.

Ben bu yazımda Karamanlı Rumların kimliğini iste bu öz-belirleme boyutuna ağırlık vererek incelemeyi deneyeceğim.

Orta Anadolu’da, Kapadokya ve çevresinde, 1924 yılına kadar yaşamış olan “Karamanlides”, ana dili Türkçe olan, Türkçe’yi Yunan harfleriyle yazan bir Rum-Ortodoks topluluğu olduğu için, birçok sosyal bilimcinin ve aynı zamanda birçok Türk ve Yunan milliyetçisinin ilgisini çekmiştir. Onları “dışarıdan” inceleyenler en fazla şu soruya cevap aramışlardır: Karamanlides/Karamanlılar Rum mu, Türk mü? Bu insanlar Hellen kökenli mi, Türk kökenli mi?

Bu sorulara bilimsel açıdan kesin ve tartışma götürmez bir yanıt vermek zor, çünkü “Karamanlides” etnokültürel grubunun ilk oluştuğu veya ortaya çıktığı dönem olan 12. ve 13. yüzyıllardan kalma ve bu gruptan söz eden belge ve kaynak sayısı çok az. Ancak, o yüzyıllarda Kapadokya ve çevresinin önce Selçukluların sonra da Karamanlı beyliğinin yönetimi altında olduğunu biliyoruz. İslâmî bir toplumda kişilerin veya bir topluluğun İslâmdan Hristiyanlığa geçmesine izin verilmediğini, ama Hıristiyan topluluklarının dinlerini muhafaza ederek varlıklarını sürdürmelerine imkân tanındığını biliyoruz. Karamanlı beyliğinin Türkçe’nin resmi dil olarak ve bütün tebaa tarafından kullanılmasını amaçlayan3 dönemin diğer devletlerinden çok farklı ve katı bir dil politikası olduğunu da biliyoruz. Ayrıca, o bölgede yaşayan Rumların, Ortodoksluğun ve Yunanca’nın merkezi olan İstanbul’la ve tabii Ege kıyıları ve Yunanistan’la olan ilişkilerinin çok zayıfladığını ve zorlaştığını tahmin edebiliyoruz. Böyle bir ortamda Kapadokya Rumları’nın büyük ölçüde dilsel ve bir ölçüde de kültürel asimilasyona uğramış olması çok muhtemeldir.

Ondokuzuncu yüzyıla geldiğimizde Orta Anadolu’da kendine has Türkçesiyle kendi edebiyatını ve Yunan harflerine dayalı yazılı kültürünü geliştirmiş bir Karamanlides topluluğunu görüyoruz. Ama Karamanlides, Orta Anadolu’da, ana dili Türkçe olan tek Hıristiyan topluluk değildi. Ana dili Türkçe olan Ermeni toplulukları da vardı. Üstelik bu Ermeni toplulukları Türkçe’yi Ermeni harfleriyle yazıyorlar, Ermeni harfleriyle yazılmış Türkçe kitaplar ve gazeteler yayınlıyorlardı.4

Peki, Karamanlides kendi kimliklerini nasıl tanımlıyorlardı? Hiç kuşkusuz 19. Yüzyılın ortalarına kadar onlar için (Osmanlı yönetimi altındaki diğer topluluklarda olduğu gibi) en önemli kimlik dinî kimlikti. Kendilerini Rum-Ortodoks olarak tanımlıyorlardı. Türk komşularıyla araları genelde iyiydi. Ama Müslüman-Hıristiyan ayırımı hem onlar için hem de Türk komşuları için çok önemliydi. O nedenle bir Karamanlı Rum’un kendini -- Müslümanlığı kabul etmeden-- Türk sayması ve Türklerin de onu kendilerinden sayması mümkün değildi.

Ondokuzuncu yüzyıldan itibaren Yunan okullarının, öğretmenlerin, Yunanistan'da yayınlanmış kitapların ve Batı’ya (İstanbul’a, İzmir’e, Yunanistan’a ve Avrupa’ya) göç etmiş bazı Karamanlı Rumlar’ın etkisi ve aktif çabalarıyla, Yunan milliyetçiliği Karamanlı Rum topluluğunu da etkilemeye başlar. Dilsel ve kültürel açıdan Yunanlılaşamamış olsalar bile, kendilerini Yunanlı/Hellen olarak tanımlayan Karamanlı Rumlar’ın sayısı gittikçe artar.

1920’li yıllarda ise Karamanlı Rumlar arasında Hellenlik/Yunanlılık kimliği bütün topluluğa yayılmış olmasa bile Rumluk-Ortodoksluk kimliğiyle de sentezlenmiş olduğu için artık en baskın kimlik haline gelmiştir.

Bu dönemde Karamanlı Rumlar arasında Rumluk/Hellenlik kimliğini reddeden ve hatta bu kimliğe karşı mücadele veren bir tek organize hareket görüyoruz: Papa Eftim’in Türk Ortodoks Hareketi’ni. Karamanlı Rumlar’ın atalarının 11.yüzyılda Anadolu’ya yerleşmiş ve Hıristiyanlığı kabul etmiş Türk boyları olduğunu, dolayısıyla da Karamanlı Rumların aslında Türk olduklarını iddia eden ve bu topluluğun Yunan milleti ve devletiyle bütün bağlarının koparılması gerektiğini savunan, Papa Eftim’dir. Türk devleti Papa Eftim’i desteklemiş 1923-24’te onun bir Türk Ortodoks Patrikhanesi kurmasına da yardım etmiştir. Ancak Papa Eftim’e katılan ve bu yeni patrikhaneye tabi olmayı seçen Rumların sayısı birkaç yüzü geçmemiştir. Bu sayı sonra daha da azalmıştır.

Ne var ki, Papa Eftim’in “Karamanlı Rumlar Türk kökenlidir ve Türktür” şeklinde özetlenebilecek tezi Türkiye’de çok etkili olmuştur. Bu tezi önce Hamdullah Suphi Tanrıöver gibi bazı Türkçü entellektüeller benimseyip tekrarlamış, sonra nedense bu tez sağcı olsun, solcu olsun, milliyetçi olsun, milliyetçi karşıtı olsun birçok Türkiyeli bilim insanı ve aydın tarafından kabul edilmiştir. Ayşe Hür de anlaşılıyor ki bu tezi sorgulamadan kabul edenler arasındadır.

1923-24 Nüfus Mübadelesi’yle yaklaşık 100.000 kadar olduğu tahmin edilen5 Karamanlı Rumlar Yunanistan’a gönderilmişlerdir. Bu yeni ülkelerinde Karamanlı Rumlar, ana dilleri ve kültürleri yüzünden çoğu kez hor görülmüşler, yeni komşularınca gerçek birer Yunanlı olarak kabul edilmemişler ve topluma entegre olmakta zorlanmışlardır. Ama karşılaştıkları bu horlanma onların Yunanlılık kimliğini güçlendirmiştir. Karamanlı Rumlar topluma entegre olmak için Yunanlılıklarını daha fazla vurgular olmuşlardır.

Karamanlıların hikayesinden şöyle bir genel sonuç çıkarmak mümkün: Bir etnokültürel grubun kimliğini belirlemek için yapmamız gereken dil, din, köken gibi kriterler belirleyip o grubu o kriterlere göre sınıflamak yerine, o grubun kendini nasıl gördüğünü, nasıl tanımladığını araştırmaktır. Grubun öz-tanımı, onun dışarıdan nasıl görüldüğünden ve bilimsel bazı kriterlere göre hangi kategoriye girdiğinden çok daha önemlidir.  Yazımın başlarında sözünü ettiğim sorunsala da (çelişkisiz olmasa bile) en tatmin edici çözüm işte bu öz-tanıma dayalı yaklaşımla bulunabilir, sanırım.

1.   Ayşe Hür, “ Türkler Mu’dan mı Ergenekon’dan mı? ”, Taraf, 11 Mayıs 2008. http://www.taraf.com.tr/yazar.asp?mid=623

2.  Gagavuzların kendı kimliklerine Türklüğü nasıl kattıkları hakkında bir fikir edinmek için, Gagauz Yeri’nin en prestijli gazetelerinden Ana Sözü’nde yayınlanmış Todur Zanet’in şu yazısını tavsiye ederim: "DOMUZLARIN ÖNÜNDÄ SEDEF DAATNAYALIM", Ana Sözü, 27-10-2006. (http://www.anasozu.com/news/?razdel=2&id=294

3.  Karamanoğlu Mehmet Bey’in Türkçe’den başka dillerin kullanımını yasaklayan 13 Mayıs 1277 tarihli fermanı meşhurdur. (http://tr.wikipedia.org/wiki/Karamano%C4%9Flu_Mehmet_Bey)

4.    “...he had not been told that the people there were all Turkish-speaking Armenians, who couldn’t understand Armenian. While he could speak Turkish, he preferred not to preach Christianity in the Turkish language…”

(Growing Up in Fresno: Reminiscences of the renowned author William Saroyan -- http://www.williamsaroyansociety.org/grow.html)

                Turkish-speaking Armenians and Greeks often write it in their own alphabets .Turkish newspapers printed in Armenian characters are published in Constantinople, and Greek characters are similarly employed in several parts of Asia Minor.” (“Turks”, Encyclopaedia Britannica, 11th Edition, 1911, volume V27, page 474 -- http://encyclopedia.jrank.org/TUM_VAN/TURKS.html )

5.  Μάξιμος Χαρακόπουλος. Ρωμιοί της Καππαδοκίας. Αθήνα: Eλληνικά Γράμματα, 2003. s. 115.

9 yorum:

yaseku dedi ki...

"birisi".... birisi diyorum çünkü o birisi müslüman olmayan T Ü R K olamaz diye yazmış...ilgili yazı okunursa o "birisinin" adını bulursunuz...o "birisi" demek klavye kullanabilecek,kelimeleri "hasbel kader" peşpeşe dizebilecek düzeye gelmiş..ama...beynindeki kelepçenin farkında değil....yazık..acıdım...Tanrıdan ümit kesilmez.belki bir gün açar tarih okur....TÜRKlerin tarihini...birde islamın ortaya çıktığı tarihe göz atarsa...belki kafasındaki "A M P U L "lerden biri söner...onca "ampul" dolu bir beyinden başka bir şey beklenmemeli zaten...

Dimos dedi ki...
Bu yorum yazar tarafından silindi.
Dimos dedi ki...

Bu yorum, benim yazimi degil, galiba Ismet Ozel'in soyledigi "Musluman olmayan Turk olamaz" sozunu hedef aliyor. Ozel'in iddiasi bence de dogru degil. Mesela, yazimda pek acik bir bicimde yazmadim, ama Moldovali Gagavuzlarin cogunlugu kendilerini Turk, daha dogrusu Turk dunyasinin bir parcasi sayiyor. Turk dunyasi da genel olarak Gagavuzlari Turk olarak kabul ediyor. Fakat Karamanli Rumlar icin boyle bir sey soz konusu degil.

dürüst dedi ki...

anadili türkçe olan karamanlı ortodokslarının türk olduğunu düşünüyorum.sebebi ise şu:karamanoğulları beyliği zamanında o bölgede bizans tarafından 7. ve 9.yüzyıllarda yerleştirilmiş bulgar hunları vardı.bunların anadili türkçe olup,dinleri hristiyandı.karamanoğullarının başı ne zaman sıkışsa,bu bulgar hunlarına gelir ve sapan atarak savaşan bulgar askerleri,karamanoğullarının oğuz askerlerine katılır ve düşmana karşı birlikte savaşırlardı.karamanoğullarının ermenek kuşatmasına ,oğuzlara ek olarak 10.000 de bulgar askeri katılmış ve ermenek fethedilmişti.ŞİKARİnin -KARAMANOĞULLARI TARİHİ-bu dönemi çok iyi anlatıyor.o bölgede bulunan ve şu anda BOLKAR DAĞLARI denen dağın adı aslında -BULGAR DAĞLARI-olup,adı cumhuriyetten sonra değiştirilmiştir.bu hun bulgarlarının ağırlık merkezi tam da bu bölge ve civarıdır.yani,niğde-karaman civarı.ayrıca nasreddin hoca nın köyü olan -HORTU-adı bile bir hun bulgarı aşiret ismidir ki demek ki bu bulgarların bir kısmı oğuz soydaşlarına katılıp,müslümanlaşmış anlamına geliyor. doğu karadenizde de yerleşen -onogur bulgar hunları-,o bölgede de -BULGAR DAĞLARI-denen bir dağa adını verdiler.şu anda -kemer dağları-deniyor.o bölgedeki -tervel,horto kop,yaragar,gad avul,mak avla,aspuryanlı,vizara-gibi hun bulgar ismi taşıyan köyler hala mevcuttur.sonuç olarak türkçe anadilli karaman hristiyanlarının bu hristiyan türklerin,yani hun bulgarlarının torunu olup,bir kısmı zaman içinde islama geçiş yapsa da hristiyanlıkta direnen kesimi temsil ettiklerini düşünüyorum.çünkü her halkta olduğu gibi, bazı millet fertlerinde dini duygu,bazılarında ise milli duygu ağır basar.macaristan birkaç yüzyıl osmanlı idaresinde kaldığı halde oradaki kuman türklerinde dini duygu ağır basmış ve hristiyanlıkta direnip,türkçeyi terk etmişler ve şu anda hala mevcut olup,anadilleri macarca olmuştur.onları görmek isteyen youtube da -kumanlar ve macaristan belgeseli-yazıp,izleyebilirler.karamanlides de gagavuzlar ve kuman türkleri gibi türk kökenli olup,hun bulgarlarının zamanımıza dek ulaşan hristiyan torunlarıdır.

fatih dedi ki...

insan kendini ne hissediyorsa ve ne olarak kabul edip , o toplumun dilini ve kültürünü yaşıyorsa o millet'dendir.niye zorlamalarla kişileri mensup olmadıkları topluma yamamaya çalışıyorsunuz. İnançlar farklı olabilir.Ama Türk'üm diyorsa o kişi Türk'tür.Müslüman Türklerin en büyük hatası kendi dini inançlarına sahip olmayan Türk'leri dışlamaları , onlara sahip çıkmamaları ve başka toplumların etkilerine onları açık bırakmaları , asimile etmelerine adeta çanak tutmalarıdır.Bu hatalarını artık telafi etmenin zamanı gelmiştir, geçmektedir bile...Türkler yüzyıllarca idareleri altında yaşayan balkan toplumlarını baskı altında tutmamıştır.Aksi halde bugün bir yunanistan,bulgaristan ,sırbistan ve başka devletler olabilirmiydi.

Unknown dedi ki...

Karamanlı rumlarına Türk deselerdi zaten ülkemizden göndermezlerdi.Sizin tepkinizi neden bu kadar şiddetli çekti bu yazı anlayamadım.O yazar hanımın size Türk demesi sizi olduğu kadar beni de güldürdü.Hatta son günlerde nedense Gagauz lara da aşırı bir ilgi var.Sürekli orthodox Türkler diye bahsedilip duruyor.Sanırım avrupaya bir mesaj verilmeye çalışılıyor ''bakın biz de de hristiyan var der gibi''..ha ha ha halbuki batı avrupada müslümanlara olduğu kadar orthodoxlara da burun kıvırılıyor.bizimkiler bunu henüz anlamamış..nebileyim sanki hristiyanlıkla kaliteli bir etiket kazanılacağı düşünülüyor delice...çok yabancı film seyredenlerin her hristiyanı amerikalı gibi yaşıyor sanması sanki.
arabın saçmalığından kurtaramamışken halkımızı;; bir de ölmüş bir adama taptırmaya ,resimlere-heykellere dua ettirmeye başladılar Türkleri.
benim yazımın da özeti,sizin etnik kimliğinize bir müdahale yok bence,sadece hristiyan avrupaya yanıltıcı farklı bir imajda kullanıyorlar sizi.biz biliyoruz Türk olmadığınızı ve asla böyle bir iddiamız yok keyfinize bakın..

Adsız dedi ki...

Osmanlı dönemi boyunca -imparatorluk olduğu için ayrılık doğmaması amacıyla- Türklük-Türkçülük kavramları 19.yy ikininci yarısına kadar yoktu. Kaldı ki 19.yy sonunda dahi Karamanlıların yaşadığı bölgede Türk kavramı yoktu. (örneğin: Çanakkale savaşında Anadoludan gelen askerlere Türk oldukları yeni yeni öğretiliyordu)

Yani o dönemde ne Karamanlıların kendilerini Türk sayması mümkün ne de çevrelerinde yaşayanların siz Türk değilsiniz demesi mümkün ama bunun sebebi din değil, kavramın kendisinin olmaması. En fazla, Karamanlıları, gayrimüslim Osmanlı tebaası diye adlandırabilir o dönem yaşayanlar.

Türklük kavramı olmayan toplumun, Karamanlıları Türk olarak kabul etmediği iddiası geçersiz ve yanlıştır.

Zaya Kolpa dedi ki...

"Karamanlı beyliğinin Türkçe’nin resmi dil olarak ve bütün tebaa tarafından kullanılmasını amaçlayan3 dönemin diğer devletlerinden çok farklı ve katı bir dil politikası olduğunu da biliyoruz. Ayrıca, o bölgede yaşayan Rumların, Ortodoksluğun ve Yunanca’nın merkezi olan İstanbul’la ve tabii Ege kıyıları ve Yunanistan’la olan ilişkilerinin çok zayıfladığını ve zorlaştığını tahmin edebiliyoruz. Böyle bir ortamda Kapadokya Rumları’nın büyük ölçüde dilsel ve bir ölçüde de kültürel asimilasyona uğramış olması çok muhtemeldir."

Öyle olsa Kapadokyalı Rumların çoğunluk kısmının anadili Yunanca olmazdı; bütün Kapadokya Rumları Türkçe konuşur hale gelirdi ve Kapadokya Rumcası diye bir şey olmazdı, ama var ve Türkçe konuşan Kapadokya Rumları yalnızca kendine Karamanlı diyen kesimi.
en.wikipedia.org/wiki/Cappadocian_Greek
en.wikipedia.org/wiki/Karamanlides

Bir de şu söyleşide bir Karaman Rumu teyze babasının avluda eğilip kalkarak namaz kıldığını, kendisinin de babasının arkasında o hareketleri tekrarladığını belirtiyor. Eğer Karaman Rumları namaz kılıyorsa 1100'lü - 1200'lü yıllarda Hıristiyanlığa geçmiş Müslüman Türkmen aşiretleri olabileceklerini düşündürüyor bana bu. O yıllarda Müslümanlığı daha yeni yeni öğreniyordu Türkler ve yarı-şamanisttiler. Yani İslama pek bağlı olmamaları Hristiyanlığa geçmelerini kolaylaştırmış olabilir ve İslamdan öğrendikleri namaz kılma hareketlerini Hıristiyanlıkta da sürdürmüş olabilirler.
www.youtube.com/watch?v=Y4TGJYOnuK4

Zaya Kolpa dedi ki...

http://dergiler.ankara.edu.tr/dergiler/26/1020/12365.pdf