Azınlığımızda Ramazan ve Bayramlar.


Azınlıkça
Sayı:33
Ekim 07
Aydın Bostancı

Ramazan ve bayram coşkusu, her bir toplumda kendine has özellikleriyle idrak edilir. Ramazan’ın günlük hayata getirdiği değişiklik ve canlılık belirgin bir şekilde hissedilir. Başta oruç olmak üzere teravih, sahur, iftar, davul ve top sesleri gibi Ramazan’a özgü özellikler, toplumsal hayata getirilen değişikliğin başlıcalarını oluşturmakta. Ramazan ve bayramların belki de en güzel tarafı, her bir bölgede farklı yaşanması. Bu farklılık o kadar belirginleşmekte ki sadece bölgeden bölgeye değil, ülkeden ülkeye, toplumdan topluma değişebilmekte.
Her toplumda olduğu gibi azınlığımızda da Ramazan ve bayram günlerinin ayrı bir coşkusu ayrı bir heyecanı vardır. Yaşlı ve büyüklerin çoğu Ramazanlar hatırlandığında eski günlerin coşku ve heyecanından dem vururlar. Bu haklı bir nostalji duygusu olsa gerek. Fakat Ramazan ve bayramlar dünüyle bugünüyle o tamamen kendine has coşku ve heyecanını beraberinde getirmeğe devam ediyor. Sahur vakti çalan davul sesleri, iftar için alışveriş telaşı, ramazan pidesi, tatlılar ve sessiz bir şekilde iftarı bekleyiş. Bunlar tamamen Ramazanla özdeşleşmiş durumda yaşanmakta.
Gümülcine ve İskeçe gibi şehirlerde ramazan davulu vurulmuyor fakat iftarda mutlaka top atılır. Top sesi olmazsa olmazlar arasında. Sonra Ramazan’a özgü pişirilen pide. Bu da köylerde yok, daha çok şehirlerde yaygın. Ve Ramazanın unutulmaz iftar ziyafetleri. Zengin fakir neredeyse her bir ailenin iftar sofrası, kendine göre çeşitli yemeklerle donatılır ve zenginleştirilir. Köylerde ise cami odalarında iftarlar düzenlenir. Büyük bir iftar sofrası kurularak herkes evinden getirdiği yemekleri sofraya koyar ve hep birlikte iftar edilir. Eskiden cami odalarında iftar etme geleneği gerek köylerde gerekse şehirlerde hayli yaygındı. Fakat günümüz için bunu söylemek pek te münkün değil. Özellikle de şehirlerde bu güzel gelenek, kaybolmaya yüz tutmuş durumda. Çok az sayıda da olsa köylerin bazılarında halen Ramazan’a özgü bu güzel gelenek yaşatılıyor. Ekseriyetle günümüz Ramazanlarında insanlar evinde iftar etmeyi tercih ediyor. Halbuki çocukluk yıllarımda, cami odasına getirilen onlarca farklı yemeğin ve birlikte yaşanılan o coşkunun bir benzerini başka bir yerde yaşamak mümkün değil. Hiç unutmam sofralar cami odasının dışına kadar taşar salona kadar uzanırdı. Bugün iki veya en çok üç kişi cami odasında iftar ederek bu geleneği sürdürmeğe çalışıyor. Onun için o eski coşkulu ramazan günleri hep özleniyor ve özlenecek.
Davul ve top seslerinin, sahur, iftar ve teravihlerin ardından, özellikle çocukların iple çektiği bayram günleri. Bilhassa Ramazan Bayramı çocukluğumuzun en coşkulu bayramıydı. Çünkü bu bayramda davul sesleri ve maniler eşliğinde bütün köy çocukları her bir evi ziyaret ederek şeker toplarlardı. Bu güzel gelenek bugün de sürdürülmekte, en azından benim köyümde. Bayramda mutlaka bayramlıklar alınır, bayram namazından sonra davulcuların geleneksel giysilerle hazırlanmalarını sabırsızlıkla beklerdik. Davulcular hazırlandıklarında bütün köy çocukları maniler eşliğinde evleri ziyaret eder ve şeker toplama telaşı içerisine girerlerdi. Telaş ama o biçim. Arada şekerler sayılır kimin ne kadar topladığının tartışması bile yapılırdı.
Davulcular her bir evi ziyaretinde ilk önce şu maniyi söyleyerek davulu vurmaya başlarlardı:

İşte geldik kapınıza
Selam verdik hepinize
Selamımızı almazsanız
Darılırız hepinize

Biz çocuklar verilen şekerlerden tatmin olmazsak maninin son mısrasını birer tokmak kafanıza şeklinde de söylerdik. Davulculara her bir evden para, havlu, çorap ve benzeri hediyeler verilir, bakraçlara ise her bir evden birer dilim baklava doldurulurdu. Çocuklar da ise ayrı bir heyecan ayrı bir sevinç. İşte çocukluğumuzun o unutulmaz Ramazan ve bayram günleri bunlardı. İnşaallah bu adet, gelenek ve görenekler sürdürülür ve gelecek nesilllere aktarılır. Çünkü yıllar geçtikçe insan o eski Ramazanları, eski bayramları daha çok özlüyor ve görünen o ki, özlemeye de devam edecek.
Geçmiş bayramınız kutlu olsun.

0 yorum: