Azınlıkça Dergisi
Sayı: 39
Ağustos 2008
Evren Dede
Agos- Sayı 647 - 08/08/2008
Önemli bir haber hakkında yorumumuzu her zaman çok rahat bir şekilde yaptığımızı söyleyemeyiz. Kendi inanç sistemimiz, çevrenin ön yargılı tutumu, konu hakkındaki yetersiz bilgi ve erk odağı haline gelmiş yetkililerin söylemlerine karşı gerçeği ortaya koymak her zaman kolay olmuyor. İnsan haklarının korunmasında Avrupa değerleninin önemini anlatmak da bunlardan bir tanesi. Avrupa değerlerine karşı baştan önyargılı olan insanlara, insan haklarının korunmasında Avrupa’nın çağdaş anlayışını gösterebilmek, kendi etrafımıza ördüğümüz surları yıkabilmek hiç kolay değil.
Zorunlu din dersi uygulaması işte bu zor konulardan biri. Bir ülkede geçerli olan dînî inanca göre devlet okullarında okutulan zorunlu din dersi uygulamasını inanç özgürlüğü çerçevesinde değiştirme talebi kolay kabullenilebilir değildi elbette. Ama dedik ya, kendi inanç sistemimize ters düşen bu uygulama ve Avrupa’nın reform talebi gerçekte doğruydu ve zaman içerisinde Yunanistan’da da atıldı, hem de muhafazakâr olarak adlandırılan hükümetler tarafından.
Türkiye gibi “laik” olmayan, anayasasında açıkça devletin dini Ortodoks Hristiyan olarak belirtilen bir ülkede bu reformun yapılabilmesi hiç kolay değildir. Kendi inanç sistemine tamamen zıt bir görüşün gâlip gelmesi âdeta surları yıkmak gibi bir şey. Fakat sonuçta Avrupa değerleri sayesinde ve 33 yıllık bir gecikmeyle Yunanistan hükümeti konuya ilişkin reformu nihayet yaptı. Konuya ilişkin önemli gelişme geçen hafta yaşandı. Eğitim Bakanlığı, çocuğuna din dersi aldırmak istemeyen velilerin hiçbir gerekçe sunmadan bu hususu yazılı olarak okul yönetimine bildirmeleri durumunda din derslerinden muaf tutulacaklarını açıkladı. Daha önce de buna benzer bir uygulama geçerliydi, bir farkla ki, o da öğrenci velisinin din dersinden muaf tutulabilmek için bir gerekçe göstermesi gerekiyordu (Müslüman, ateist, Budist v.b. olduğunu söylemeliydi)
Tabiî, Lozan antlaşması çerçevesinde azınlık okullarına sahip olan Batı Trakya’daki Müslüman azınlık devlet okullarındaki Hristiyan öğretilerini içeren zorunlu din dersinin dışında bırakılmıştı. Fakat ya diğerleri? Din dersinden muaf olma hakkı, Lozan’da belirtilen Yunanistan’daki Müslim ve Türkiye’deki Gayimüslimlere mi ait bir haktı sadece? İnançsızlara veya diğer inançlara hiçbir gerekçe göstermeden din dersinden muafiyet sağlanamaz mıydı? Üstelik kendi inancını benimsetmek amacınının güdüldüğü bir din dersine, o ülkenin bütün yurttaşlarının katılımını zorunlu kılmak AİHS’nin ayrımcılık yasağını düzenleyen 14. maddesine aykırı değil miydi? Bu derslerden muaf tutulabilmek için illâ başka bir inanca mensup olduğunu belirtmek neden gerekliydi?
İşte bütün bu sorunlar geçenlerde Yunan Eğitim Bakanı’nın okullara gönderdiği genelgeyle son buldu. Artık ortaokul ve liselerde öğrenci velileri hiçbir gerekçe göstermeksizin, sadece din dersine katılmak istemediklerini belirtecekleri bir dilekçeyle din dersinden, kiliseye gitme zorunluluğundan ve sabah ayinlerinden muaf tutulabilecekler.
Yunanistan’da kilisenin gücü çok fazladır, fakat kilise beklenen tepkiyi göstermedi. Çünkü öğrencilerin üniversiteye girişte istenen not ortalamasını yükseltmek için din dersini alacakları görüşü hakim kilisede. Selanik Mitropoliti Anthimos ise yeni karara en çok karşı çıkanlardan, “Yunan Anayasasında açıkça belirtilen dinimiz hakkında çocuklara verilen din dersi zorunlu tutulmalıdır” diyor. Anthimos demesine diyor da, dünya değişiyor işte. Bütün yurttaşlarına eşit davranan devlet anlayışı, Avrupa değerleri sayesinde hem Avrupa’da hem de Birliğe üye olmak isteyen ülkelerde yeni açılımları şart koşuyor. Yeter ki önyargılarımızı artık rafa kaldırabilelim.
*
0 yorum:
Yorum Gönder