SİYASÎ GÜNDEM

Azınlıkça dergisi
Sayı:36
Mart 2008
Batı Trakya

SİYASÎ GÜNDEM

Sosyal sigorta reformu ve grevler

Sosyal sigorta reformuna ilişkin yasa, sonunda, 21 Mart günü tümü üzerinde üçüncü ve son oylamada Mecliste takıldı. Görüşmelerin son safhasında öbür muhalefet partileri protesto amacıyla Meclisi terkedince iktidar partisi ile yalnız kalan SİRİZA, parlamento grubu başkanı Alavanos’un beklenmedik önerisiyle yasa konusunda halk oylaması yapılmasını istedi. SİRİZA’nın önerisini tüm muhalefet partileri kabul etti, böylelikle önce refarandum konusu görüşülecek. Referandum önerisinin gereken 180 oyu toplaması mümkün değil, ama sigorta yasası üzerindeki oylama 26 Mart tarihine ertelendi.

Sigorta reformunun neleri içerdiğini, çalışanlar için hangi olumsuzlukları getirdiğini geçen sayılarımızda özetlemiştik. Yasanın öngördüğü yeni düzenlemelere tepki gösteren neredeyse tüm meslekî kuruluşlar, işçiler ve memurlar 19 Mart günü genel greve gittiler. Kamusal alanda bazı çalışanların grevi ise yaşamı olumsuz etkileyerek haftalardır sürüyor. ΔΕΗ (Kamusal Elektrik İşletmesi) çalışanları ile yerel yönetim temizlik işçilerinin grevleri bir ayı tamamladı. Elektrik üretiminde azalma yüzünden ülke çapında yer yer her gün birkaç saatliğine elektrik kesintilerine gidiliyor. Temizlik işçilerinin grevi yüzünden toplanmayan çöpler, özellikle Atina, Selanik ve Patra gibi büyük kentlerin yollarında binlerce ton birikmiş olarak haftalardır kokuşmaya terkedilmiş bir halde duruyor. Daha önce Yunanistan Merkez Bankası çalışanlarının grevi, Atina Değerler Borsasının üç gün kapanmasına neden olmuştu.

Yunanistan’da öteden beri kamu kesimi çalışanları sık sık grev konusunda ölçüyü kaçırmaktan ve ülkede yaşamı felce uğratmaktan çekinmiyorlar, böylelikle kamuoyunu karşılarına alarak. Grev, ölçü kaçınca, bir çeşit ekonomik sabotaja ve toplum aleyhtarı faaliyete dönüşüyor. Özel sektör işçileri azledilmek korkusuyla greve başvurmaya cesaret edemezken, böyle bir korkusu olmayan kamu sektörü çalışanlarının grev hakkını kullanımda yaptıkları aşırılıklar, diğerleri yanında, sağcı hükümete neoliberal önlemleri geçirmeye ve kamu işletmelerini özelleştirmeye gerekçe oluşturuyor ve kolaylık sağlıyor.

21 Mart Cuma günü ΔΕΗ çalışanları ile temizlik işçileri grevi bıraktıklarını açıkladılar. Elektrik kesintileri durdu, çöpler toplanmaya başladı.

“Üsküp sorunu”

“Üsküp sorunu” ile igili Nisan başlarına dek devam edecek yoğun bir diplomasi trafiği yaşanıyor. O tarihte yapılacak olan NATO zirvesinde Hırvatistan, Arnavutluk ve FYROM’un NATO’ya üyelik talepleri görüşülecek. Yunanistan, ad konusunda iki tarafın da kabul edeceği bir anlaşmaya varılmadığı takdirde, Eski Yugoslavya Makedonya Cumhuriyeti’nin üyeliğini veto edeceğini başbakan Karamanlis’in ağzından açıkladı. Komşu ülke Makedonya Cumhuriyeti anayasal adından vazgeçmeyeceğini ilan ederken, Yunanistan da Yeni Makedonya veya Yukarı Makedonya gibi coğrafî tanımlı birleşik bir ad üzerinde anlaşmaya hazır olduğunu gösteriyor.

BM arabulucusu Nimiç, Nevyork’ta yürüttüğü görüşmelerden başka Atina ile Üsküp arasında mekik dokuyor. Makedonya Cumhuriyeti’nin NATO’ya girmesini isteyen Amerika, iki ülke arasında bir uzlaşmaya varılması için o da arabuluculuğa soyunmuş durumda. Amerikalı diplomatların girişimiyle iki ülke dışişleri bakanları ilk kez biraraya geldi. Son haberlere göre, komşu ülkede birleşik ad konusunda uzlaşmaya yönelik gelişmeler var.

Yunanistan’daki milliyetçi cephe, komşu ülkenin adında “Mekedonya” sözcüğüne yer verilmesine şiddetle karşı çıkıyor ve bu amaçla Selanik’te miting ve gösteri düzenledi. 1992’lerdeki mitinglerden dili yanmış partiler, aşırı sağcı LAOS hariç, bu kez benzeri gösterilere destek vermedi. Böylece LAOS’un düzenlediği miting sönük geçti. Parti başkanı Karacaferis, ad konusunda halk oylaması-referandum yapılmasını istedi. Milliyetçi cephenin başka temsilcileri de, örneğin Papathemelis, referandum üzerinde ısrar ediyor. Kamuoyu araştırmalarına göre Yunanlılar komşu ülkenin adında “Makedonya” tanımının kullanımına %80 oranında karşı çıkıyor.

Bilindiği gibi 1993’lerde aynı konuda referandum yapılmasını ilk öneren eski dışişleri bakanı Antonis Samaras olmuştu. Samaras’ın o zaman Miloseviç’e Üsküp sorununun kesin çözümü için Makedonya Cumhuriyeti’ni Yunanistan ile Sırbistan arasında paylaşılmasını önerdiği de öğrenilmişti. “Üsküp sorunu” konusunda teslimiyetçi olmakla suçladığı Miçotakis hükümetini o zaman devirmekten çekinmeyen Samaras, ND’den ayrılıp kendi partisi Siyasî Bahar’ı kurmuş ve daha sonra Meclise girmeyi başaramayınca partisini kapatmak zorunda kalmıştı. On yıl sonra ND’ye yeniden dönen Samaras, “Makedonya mücahidi” ve bugün milletvekili, uzun bir suskunluktan sonra o da konuşmaya başladı. Kendisinin olan referandum önerisini desteklediğini söylemiyor artık, bir de Karamanlis’e karşı baş kaldırmaya cesaret edemeyerek, ama FYROM’un devlet olarak ortadan kalkması konusundaki saplantısını devam ettiriyor. Samaras daha önce FYROM’u eylemli olarak yok etme planları yapıyordu, şimdi kendiliğinden dağılıp yok olacağını öngörüyor. Ve bu nedenle hükümeti pek yakında dağılması beklenen bir devletle uzlaşmakta acele etmemeye davet ediyor, zira zaman Yunan tarafının lehine işlemekte.

Gerçi Makedonya Cumhuriyeti 20 yıldır dağılmadı, bu arada 120’den çok ülke bu devleti anayasal adıyla tanıdı. Bir yirmi yıl sonra dağılacağı konusunda kimse garanti veremez, ancak dünyada onu anayasal adıyla tanımayan bir tek ülke kalmayacağına muhakkak gözüyle bakılmalıdır. Böylece ad konusu kendiliğinden çözüme kavuşacaktır, Samaras’ın önerisinin en muhtemel sonucu bu.

Karacaferis’in önerdiği referandum konusuna gelince. Her konuda zırt pırt referandum yapılmaz. Yabancı bir ülkenin adı konusunda ise hiç yapılmaz, yapılsa da sonucu o ülkeyi ve yabancı ülkeleri hiç bağlamaz. Referandum önerisi dipsiz bir popülizmden başka bir şey değil.

Karacaferis’e biz benzeri bir referandum daha anımsatmak istiyoruz. Bundan yıllar önce, daha ND milletvekili iken, TV 100 kanalından, Türk-Yunan anlaşmazlıklarını Türkiye’nin yayılmacılığı olarak niteleyip Yunanistan’ın da Türkiye’ye karşı yayılmacı bir siyaset izlemesini ve bu çerçevede İstanbul’un kendisine ilhakını talep etmesini öneriyordu Karacafer. İşte bir referandm konusu daha: “İstanbul Yunanistan’a ilhak edilsin mi, edilmesin mi?” “Komşu ülkenin adında Makedonya tanımı kullanılsın mı, kullanılmasın mı?” sorusuyla yapılacak referandum %80’leri bulan “hayır” yanıtıyla sonuçlanacaksa, İstanbul’un ilhakıyla ilgili olanı %90’ları aşan “evet” yanıtı alacaktır. Hodri meydan!

Bundan bir hafta önce MEGA kanalındaki sabah programı. Pavlos Voskopulos davet edilmiş, “var olmayan” Makedon Azınlığın “Gökkuşağı” partisi sekreteri, Üsküp sorunu ve Gökkuşağı’nın görüşleri tartışılacak. Karşısına LAOS partisinin çenesi en düşük ve en gürültücü milletvekili Adonis Georgiadis’i koymuşlar. İki gazeteciden önce ilk soruyu o soruyor: “Soros’la ilişkileriniz nedir ve ondan kaç para alıyorsunuz?” Voskopulos, daha önce kendisiyle yalnızca bir söyleşi yapılacağı ve talebi üzerine faşist ve nazilerden kimsenin karşısına çıkarılmayacağı konusunda kanalın daha önce söz verdiğini ve bağımlandığını anımsatıyor. Faşizm ve nazi yanlısı bir siyasî kuruluşun temsilcisiyle diyaloga girmek istemediğini, yoksa söyleşiyi terkedeceğini söylüyor. Georgiadis bağırıyor: “Soruma yanıt vermediniz, Soros’tan kaç para alıyorunuz?” Ve Voskopulos, faşist ve nazilerle sürtüşmeye girip onları meşrulaştıramayacağını yineleyip kanalı terkediyor.

İ.O.

PASOK kurultayı, partide sorunlar devam ediyor

SİRİZA’nın yükselişi

Ana muhalefet partisi PASOK, 13-16 Mart tarihleri arasında 8. kurultayını gerçekleştirdi. Kurultayın iki siyasî hedefi vardı: Eylül seçimlerindeki yenilgiyle başlayan ve bu yenilginin yankıları altında Kasım ayında yapılan parti başkanlık seçimlerinden sonra da durmayıp devam eden partiiçi kavgalara son vermek ve bozulmaya yüz tutan birliği yeniden sağlamak. Eylül seçimlerinden sonra kamuoyu araştırmalarına göre sürekli bir düşüş kaydeden PASOK’un yeni bir başlangıçla bu kan kaybını durdurmak ve onu çoğunluk ve iktidar yörüngesine oturtmak.

7 bin gibi çok sayıda üyenin katılımıyla gerçekleşen kurultayda, başkan Papandreu’nun önerisiyle parti organlarının köklü değişimine gidildi. Ulusal Konsey ve Siyasî Konsey organları çoğunlukla yeni isimlerden oluşuyor. Parti sekreterliğine, Papandreu’nun önerdiği Eylül seçimleri öncesinden beri basın sözcülüğü görevini yürüten Rangusis seçildi. Papandreu’nun beklenmedik bir girişimiyle Siyasî Konsey’den bakanlık yapmış kişileri dışlaması eleştrilere neden oldu. Daha önce kurultay üyelerinin seçiminde Venizelos taraftarlarınca usulsüzlüklere başvurulduğu şikayetlerine daha sonra kurultay sürecinde yeni şikayetler eklendi. Bunun sonucunda partide birliğin simgesi olan sekreter seçiminde çok sayıda Ulusal Konsey üyesinin Papandreu’nun tercihi olan Rangusis’e oy vermeyi reddettiği görüldü. Bu olay ve sonrası bazı gelişmeler, kurultayın başlıca hedefi olan partideki birliği sağlamakta başarılı olamadığını gösteriyor. Kurultay, tüm taraflarca dile getirilen dileklere rağmen, PASOK’u içedönüklükten kurtaramadı.

Son kamuoyu araştırmalarında seçmen tercihi %25 ve daha aşağılara düşen PASOK’ta bu kan kaybı devam ettikçe, içedönüklük, mızmızlanmalar ve başkanın yeteneklerine karşı çekincelerin sona ermesi şöyle dursun, daha da şiddetlenmesi bekleniyor. Kurultayın partiyi terketmeye devam eden seçmenleri etkilemediği anlaşılıyor. PASOK’taki bunalımın, bazılarının iddia ettiği gibi yalnızca başkan Papandreu’dan kaynaklanmayıp, daha derin ve yapısal olduğu ortaya çıkıyor. PASOK çevrimini tamamladı tanısını koymaya koşanlar var.

Kurultay üyesi azınlık menuplarından Sibel Mustafaoğlu ile Mehmet Yakup, Ulusal Konseye üye oldular, ama gerekenden çok az oy alarak seçilemediler. Ulusal Konseyde Azınlık iki milletvekili, Çetin Mandacı ve Ahmet Hacıosman tarafından temsil edilecek.

İktidardaki ND partisinde de büyük düşüş var. Seçmen tercihinde %30’lara düşen ND, PASOK ile arasındaki farkı muhafaza ediyor, hatta daha da artırıyor. Ama birinci parti olmasına rağmen, bugün seçimler yapılacak olsa, tek başına iktidar olmak için gereken %41’den çok uzaklarda bulunuyor. Kamuoyunda ilk kez koalisyon hükümetlerinden yana bir çoğunluk oluşmakta. Yunanistan’da iki partili düzenin yıkılacağına dair işaretler artmay başladı.

İki büyük partinin küçülmesiyle en çok büyüyen, genç politikacı Aleksis Çipras’ın başına geçtiği SİRİZA (Radikal Sol Koalisyon) partisi. Her seçimde, buna son Eylül seçimleri de dahil, %3’lük eşiğe ulaşıp ulaşmamak sorunu yaşayan SİRİZA, beş aydır oranını her yoklamada artırarak %20’lere yaklaşıyor ve PASOK’u sollayıp 2. parti kapısını zorluyor. Meclis grubu başkanlığını koruyan parti eski başkanı Alavanos, iktidarda yer alma planları yapmaya başladıklarını açıkladı. Siyasî yorumcuların nedenlemekte güçlük çektikleri bu yükselişin kalıcı mı yoksa geçici mi olduğunu zaman gösterecek.

İ.O.

Pahalılık

Petrol fiyatları şaha kalktı, yiyecek maddelerinde fiyat artışları %5’ten %30’lara dek yükseldi, indirim ayı olan Şubat sonunda enflasyonun %4,4’e çıktığı bildirildi. Evro öncesinin enflasyon düzeyi bu. 2008 bütçesinde maaşlar için öngörülen zam %3, emekli maaşları için %3,5. Yunanistan’a özgü bir ekonomik bunalım değil bu, dünya çapında. Zor günler geliyor, geldi bile.

Zahopulos skandalı

Zahopulos skandalı, araya Üsküp sorunu, sosyal sigorta yasası ve bu yasa yüzünden ülkeyi felce uğratan grevler girince nihayet gündemden düştü. Hükümet daha baştan bu konuyu örtbas etmeye çalışmış, ama başaramamıştı. Öbür skandallar gibi, bunların arasında Siemens skandalı da var, Zahapulos olayı da, yol açtığı sorulara kesin yanıtlar verilmeden, unutulmaya terkedildi. Olaya karışan Proto Thema gazetesi ise, Ethnos gazetesinin de sahibi olan Bobolas tröstüne satıldı.

0 yorum: