Memleketimizde tarih merakı...

Azınlıkça

Sayı:34
Ocak 2008
Aydın Bostancı

Tarih merakı çok hoş bir şey... Merakı olanlar bilir, insanı adeta kendi kendine çeker hem de dur durak bilmeksizin. Herhangi bir bilgi veya vesikaya ulaştığınız zaman, kazı yapan bir arkeoloğun yeni bir şey keşfettiğinde yaşadıği sevinç gibi bir sevinç yaşar insan. Tabii bu merakı olanlar için.
Azınlığımıza bakıldığında tarih merakı olanlar ve arşiv tutanlar neredeyse yok denilecek kadar az. Sebebini tam olarak tespit etmek ve anlamak için de çok fazla kafa yormaya luzum yok. Fakat şu bir gerçek ki insanımızda cahilinden okumuşuna bir hazırcılık ve kolaycılık duygusu hakim. Herkesin tarih meraklısı olması ve arşiv tutması beklenemez ama bizdeki hazırcılık ve ilgisizlik de biraz ileri boyutta. Azınlık tarihi ile ilgili şimdiye kadar yayımlanmış olan kitaplara bir bakın, genellikle azınlık derneklerinin gerçekleştirdikleri toplantı tutanakları, duyurular, kınamalar ve benzer dokumanları görürsünüz. Bunun dışında kayda değer bilgilere rastlamak hemen hemen mümkün değil. Bunun sebebi arşivciliğin olmamasından kaynaklanıyor. Bir kaç müstesna isim dışında kimsenin elinde azınlığın tarihi ile ilgili vesikalar, belgeler yok. Bu araştırmacılar için de büyük bir problem oluşturuyor. Mesela azınlığın basın tarihi ile ilgili bir araştırma yapılmak istense, şimdiye kadar azınlık basınında çıkan bütün basın yayın organlarından birer numune bulmak bile zor. Bu yönde eski Medrese-i Hayriye hocalarından araştırmacı yazar İsmail Bıçakçı’nın ismini zikretmek gerek. Azınlığımızda arşivcilik alanında önemli isimlerden biridir İsmail Bıçakçı. 2003 yılında İSAV yayınlarından çıkan Yunanistanda Osmanlı eserleriyle ilgili kitabı alanında bir ilk. Zengin bir gazete ve kitap koleksiyonuna sahip olduğu halde daha sonra bunların büyük bir bölümünü İstanbuldaki bir müzeye bağışladığını duyunca hayli üzülmüştüm. Çünkü buraya ait tarih, burada sergilenmeli, burada araştırmacıların hizmetine sunulmalı. Yeni Cami kütüphanesi buna güzel bir örnek. Gümülcine Müftülüğünün uzun zamandan beri kütüphanenin yeni baştan yenilenmesi, yazma ve matbu eserlerin tür ve çeşitlerine göre tanzim edilmesi gibi kütüphanede başlattığı bir dizi çalışmalar var ve bunlar hala devam ediyor. Eski eserleri değerlendiremeyenler ellerindeki kitapları, vesikaları buraya bağışlayıp araştırmacıların istifadesine sunabilirler. Osmanlıca bilmek günümüzde önemli bir ayrıcalık. Çünkü yüzyılların tarihi bu dil ile yazılıp okunmuş, fakat gel gelelim Osmanlıca bilip yazanlar bugün neredeyse bir elin parmaklarını geçmez. İşin daha garibi bugün Osmanlı araştırmacılarının büyük bir bölümü yabancılardan oluşuyor. Ünlü tarihçi İlber Ortaylı bir televizyon programında “ yok efendim bu çalışmaları ecnebiler kasıtlı yapıyor diyenler oluyor, hayır efendim değil, bu yabancı bilim adamlarının çalışmalarından ötürü kendilerine şapka çıkarılması gerek” demişti. Aynı durum burada da geçerli, çoğunluktan yabancı bir araştırmacı ortaya bir çalışma koymaya görsün, sanki bütün çoğunlıktan olan bilim adamları ve araştırmacılar azınlığa düşmanmış gibi bir yaklaşım sergileniyor. Azınlık bilincinden ötürü bunu meşru görmek yanlış olur.
Yeni Camii kütüphanesi binlerce eski ve bir o kadar kıymetli eserleriyle ortada, azınlık aydınlarından kaç kişi çıkıpta bunları okuyabilir? Sanırım hiç biri. Onu bırakın eski yazıyı okuyanlar yakına kadar eleştiriye tabi tutuluyordu. Hatta bazılarımız bugün bile hala Gümülcine Medresesinde eski yazıyla tedrisat yapıldığını zannetmekteler. Bugün azınlığımızdaki müftülüklerde yazışmaların Osmanlıca yapılması sahip çıkılması gereken bir durum. Çünkü bu sadece buraya ait bir özellik ve devam ettirilmesi gayet doğal. Buna benzer özellikleri dünyanın bir çok farklı bölgelerinde farklı yerlerinde görmek mümkün. Kilisenin bile ülkenin dilinden farklı olarak kendine göre farklı bir dili ve yazışma usulü var. Bütün dinlerde var ve müftülüklerimizde de buna benzer bir uygulamanın olması çok doğal. Günümüzde Osmanlıca yazılması bir zamanlar olduğu gibi Latince alfabeye karşı olunduğu şeklinde yorumlanırsa bu yaşadığımız teknoloji çağı olan yirmi birinci yüzyılda çok saçma ve yersiz olur. Bir zamanlar bu geçerli olmuş olabilir fakat bugün böyle bir karşıtlık sözkonusu değildir. Osmanlıcanın bugün için tarihi bir değeri vardır ve müftülüklerde ki yazışma şekli de bu değerler arasında yerini almaktadır.
Azınlık tarihi ile ilgili olarak ortaya konulan çalışmalar eski eserlerler, tarihi arşivlerden istifade edilerek yapılmalı. Fakat bunun yapılabilmesi için Osmanlıcayı bilmek, öğrenmek gerekir. Yoksa sadece dernek açıklamaları, toplantı tutanakları ve siyasilerin konuşmalarının kitaplaştırılmasıyla azınlık tarihinin yazılması mümkün değildir. Zaten kitap okumaya kitap satın almaya alışkın bir toplum değiliz. Hiç olmazsa yapılan çalışmalar derli toplu yapılmalı ki araştırmacılara ışık tutabilsinler. Yoksa bizim insanımıza bedava da dağıtsan gene okumaz gene okumaz. Hadi okumuyor, meraklısı değil, hiç olmazsa ellerinde eski eseri olanlar bunları kütüphanlere bağışlasınlar, büyük hizmet etmiş olurlar.

0 yorum: